VII - VIII - IX - X - XI -XII - XIII

Mulai dari awal
                                    

Yasavula dönerek, "Kahve cezvesi lazım değil mi?" dedi. "Bizim kantinciden harika bir cezve satın aldım. Mükemmel şeyler var onda. Hem çok namuslu bir adam. İşin başı bu. Size mutlaka göndereceğim. Hem belki de çakmak taşlarınız tükenmiştir. Olur ya. Yanıma aldım, işte şurada..." Dağarcığını gösterdi. "Yüz tane çakmak taşı var. Çok ucuza aldım. Ne kadar lazımsa alın, rica ederim, yoksa hepsi..."

Fazla gevezelik ettiğini düşünerek birden durdu ve kızardı.

Başka budalalıklar edip etmediğini hatırlamaya çalıştı. O gün olup bitenleri hatırlayarak trampetçi Fransız hakkındaki izlenimleri üzerinde durdu. "Bizim için mükemmel, ya onun için? Onu nereye soktular? Karnını doyurdular mı? Bir kötülük ettiler mi ona?" diye düşündü. Ama çakmak taşları konusunda fazla gevezelik ettiğini düşündüğünden artık konuşmaktan korkuyordu.

"Sorsam mı acaba?" diye düşündü. Kendisi çocuk olduğu için çocuğa acıdı diyecekler. "Ne biçim bir çocuk olduğumu yarın onlara gösteririm! Sonra ayıp mı olur acaba?" diye düşünüyordu. "Eh, hepsi bir!" Ve hemen kızararak, yüzlerinde alay ifadesi belirip belirmediğini görmek için ürkek ürkek subaylara bakarak dedi ki:

"Esir alınan şu çocuğu çağırsak olur mu? Yemek için ona bir şey vermek... belki..."

Denisov bunu uygun bularak, "Ya, zavallı çocuk," dedi. "Çağırın buraya. Adı Vincent Bosse. Çağırın."

"Ben çağırırım," dedi Petya.

Denisov, "Çağır, çağır. Zavallı çocuk," diye tekrarladı.

Denisov bunları söylerken Petya kapıda duruyordu. Subayların arasından geçti, Denisov'un yanına sokuldu.

"İzin verin sizi öpeyim," dedi. "Ah, ne mükemmel! Ne mükemmel!"

Denisov'u öperek dışarıya koştu, kapının eşiğinde durarak bağırdı:

"Bosse! Vincent!"

Karanlıkta bir ses, "Kimi arıyorsunuz, bayım?" diye sordu.

Petya bugün esir edilen genç Fransız'ı aradığını söyledi.

Kazak, "Ha! Vesionni'yi mi?" dedi.

Vincent adını Kazaklar Vesionni, mujikler ve askerler Viseniya şekline sokmuşlardı. Her iki şekilde de baharın akla gelmesi genç Fransız'ın görünümüne uygun düşüyordu.( Vesna, Rusça'da bahar demektir.)

Karanlıkta ağızdan ağıza geçerek giden sesler ve gülüşmeler duyuldu.

"Şurada, ateşin yanında ısınıyordu. Hey, Viseniya! Viseniya! Vesenni!.."

Petya'nın yanında duran bir Kazak, "Oğlan açıkgöz," dedi. "Az önce karnını doyurduk. Fena halde acıkmıştı!"

Karanlıkta ayak sesleri duyuldu, çıplak ayaklarını çamurda şaplatarak trampetçi kapıya yaklaştı.

Petya, "Ah, siz misiniz?" dedi. "Yemek ister misiniz? Korkmayın, size bir fenalık yapmayacaklar,"  diye ürkek ürkek ve şefkatle ekledi koluna dokunarak. " Girin, girin."

Trampetçi titreyen ve adeta çocukça bir sesle, "Teşekkür ederim, efendim," diye yanıt verdi ve çamurlu ayaklarını kapının eşiğinde silmeye başladı.

Petya trampetçiye çok şey söylemek istiyor ama cesaret edemiyordu. Sofada onun yanında ayak değiştirip durmaktaydı. Nihayet karanlıkta elini alıp sıktı.

Şefkatli bir fısıltıyla, "Entrez, entrez," diye tekrarladı.

Kendi kendine, "Ah, ona ne iyilik etsem!" dedi, kapıyı açarak genç adama yol verdi.

Savaş ve BarışTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang