Final

743 76 91
                                    

"Alo Namjoon? Bugün bu işi bitireceğim. Soru sorma ve 2-3 saat sonra ekipleri alıp buraya gelin. Ben yoongi'yi içerde tutacağım. Sizde dışarıdaki korumaları halledersiniz. Anlaştık mı?"

"Anlaştık, umarım bir aksilik çıkmaz hoseok."

"Çıkmayacak, güven bana Namjoon."

"Peki, o hâlde görüşürüz seok."

"Görüşürüz joon."

Telefonu, kapatmış ve arka cebime sıkıştırmıştım.

Dün odadan çıkacağım sırada yoongi ile tam kapıda karşılaşmıştık.
Şüphelenmiş olacak ki, ne olduğunu sormuştu sorgulayıcı bir ifadeyle.
Benim ise yalan söylemekten başka çarem yoktu.
Çıkıp, yarın seni öldüreceğim onun için silahını saklıyordum diyemezdim sonuçta.

Sorusuna karşılık, önemli bir şey olmadığını sadece küçük bir işim olduğunu söylemiştim. Neyse ki o da fazla üstelememiş ve onaylamıştı.

Dün ikimizde de oldukça garip bir hava vardı.
Yoongi sanki yine bir şeyler karıştırıyor gibiydi.

Bunları fazla düşünmeyerek, dolabıma ilerlemiş ve kapaklarını açmıştım.

Silahı saklamış olduğum yerden alıp, belime yerleştirmiştim. Silahın pek de belli olacağını sanmıyordum. Eh, bu nedenle de fazla sorun teşkil etmiyordu benim için.

Aklıma gelen anlık düşünceyle duraksamıştım.

Silah mı? Bıçak mı?

Canının yanmasını istiyordum. Silah fazla can acıtmazdı. Acıtsa da vuruş yerime göre acı seviyesi değişirdi.

Bıçak ise oldukça güzel bir silahtı. Sonuçta yoongi'de kurbanlarını çoğunlukla bıçak ile öldürürdü. Bu sayede daha çok acı çekmelerine neden olurdu.

Bu karar için ne kadar erken olsa da bu umrumda değildi. Yoongi'nin acı çekmesi için herşeyi yapacaktım.

Anlık gelen bu kararım ile birlikte odamdan çıkarak koşar adımlarla mutfağa girmiştim. Bıçakların bulunduğu çekmeceyi açmıştım.

Önümde neredeyse çeşit çeşit bıçaklar vardı. Gözüme kestirdiğim, oldukça sivri görünen bıçağı elime almıştım.

Bıçağı dikkatli bir şekilde belime yerleştirmiştim.

Mutfaktan çıkıp, salonun ortasına geçmiştim.
Şimdi tek yapmam gereken yoongi'yi beklemekti.

Camın yanına ilerlemiş ve perdeyi hafifçe aralayarak bahçe kapısını kontrol etmeye başlamıştım.

Yaklaşık bir kaç dakikanın ardından bahçe kapısının açılmasıyla, tanıdık bedeni görmüştüm.

Hızla camdan ayrılarak, belimdeki silahı çıkarmış, yoongi'nin eve girmesiyle sırıtmıştım.

"Hey, sürtük yoon!"

Bu dediğimle yoongi ile göz göze gelmiştik.

"N-ne yapıyorsun hoseok?"

"Ah, görevimi yapıyorum yoon."

"Ne?"

Gülümsememe engel olamayıp, alt dudağımı ısırmıştım

"Neden şaşırdın yoon? Hayatımı zehir eden, onca suçsuz insanı öldüren birine, bir katile sanki hiç bir şey olmamış gibi döneceğimi mi sanmıştın?"

"Sen..."

Yoongi şaşırmış bir şekilde bana bakmaya devam ederken, ona biraz daha yaklaşmıştım.

"Maalesef, buraya kadarmış yoon."

Tetiği çekmiş ve silahı kalbine hizalayarak ateş etmiştim.

Karşımdaki beden yere yığılırken, belimdeki bıçağı çıkarmış ve hala gözleri açık bir şekilde beni izlemesini umursamayarak, sol elmacık kemiğine 'H' yazmıştım. Onun Taehyung'a yaptığı gibi yüzüne derin bir çizik atmış ve ardından gözlerini kapatmış ve çoktan ölmüş olan bedenin kulağına yaklaşarak fısıldamıştım.

"Oyunu kaybettin, sevgilim."

















Behind the Curtain / SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin