1:1

703 98 71
                                    

Medyadaki şarkıyı isteyen dinleyebilir.

Kulağıma dolan havlama sesleri ile yüzümü buruşturmuştum. Gözlerimi zorla aralayarak, etrafa bakınmış ve bir süreliğine olanları anlamaya çalışmıştım.
İçeriden gelen koşma sesleri ile bakışlarımı kapıya çevirmiştim.

Yeontan'ın koşarak üzerime atlamasıyla beraber tebessüm etmiştim. Kollarımı, kucağımdaki küçük hayvana sararak bedenimi tekrardan yatakla buluşturmuştum.

Aradan geçen bir kac dakikanın ardından Yeontan'la beraber yataktan kalkmıştım.

Kısa süreliğine onu yere bırakmış, yatağımı toplamıştım.
Karakola kahvaltı yapmadan gidiyordum.
Sabahları kahvaltı yapamadığım için bu bir nevi işime geliyordu.

Dolaptan dün yıkayıp, ütülemiş olduğum üniformamı çıkarmıştım. Ardından üzerimdekileri hızla çıkartarak, üniformamı giyinmiştim.

Yerde gözlerini bana dikmiş yeontan'ı görmem ile kaşlarımı gülümseyerek çatmış ve dizlerimi kırarak eğilmiştim.

"Seni minik yaramaz. Utanmıyor musun büyüğüne bakmaya?"

Başını yavaşça okşayarak,tekrardan kucağıma almıştım. Yeontan'ı tek kolumda tutarken, küçük dolabıma yönelmiş, üzerinde bulunan vanilya kokulu parfümümü bileklerim ile boynuma sıkmıştım.

Yeontan'ın başına ard arda dudaklarımı bastırarak, odamdan çıkmıştım. Mutfağağ gelerek, mama kaplarını kontrol ettiğim de, bitmiş olan su kabına tekrardan su doldurmuştum. Aldığım mamayı pek yemediği için, dün ona özel olarak getirttiğim mamayı kaba koyarak, yeontan'ı yere bırakmıştım.

Derin bir nefes alarak, son kez yeontan'ı kontrol edip evden çıkmıştım.

Karakol pek de uzak olmadığı için bu sefer yürüyerek gitmek istiyordum.
Ellerimi pantolonumun cebine sokarak, başımı eğerek yürüyordum.

Dün Gyu ile konuştuktan sonra, Seokjin'e rastlamıştım.
Onunla pek fazla sohbet etmeyerek, sadece birbirimize işle alakalı sorular sormuştuk.

Namjoon'a ise dün her ne kadar, neden öyle bir tepki verdiğini söylesem de kendisi söylememekte oldukça ısrarcıydı.

Karakolun önünde gelmemle, hızla içeri girmiştim. Dışarısı, içeriye göre oldukça soğuktu. Bedenimin bu ani ısı değişimi ile titremesine engel olamamıştım.

Odama ilerlerken, karşılaştığım çalışanlara küçük baş selamları vererek odama girmiştim.

***

Karakola gelmemin ardından 3-4 saat çabucak geçmişti.
Ben ise bu zamana kadar, gerekli soruşturmalar ile uğraşmıştım.

Bu sırada, telefonuma gelen ard arda bildirim sesiyle bakışlarımı önümdeki bilgisayardan ayırmıştım.

Masanın üzerindeki telefonumu elime alarak, bildirim panelinden gelen mesaja bakmıştım.

Mesaj atan, her zamanki gibi yoongi idi...

Alt dudağımı ısırarak derin bir nefes vermiştim.
Bildirimin üzerine tıklayarak, gelen mesajda bir süre gözlerimi gezdirmiştim. Mesajda ise aynen şöyle yazıyordu;

+82 ** **** ****:

Gerçekten aptalsın, Jung Hoseok.

En yakın arkadaşından bile şüphelenecek kadar aptalsın.

Hoseok:

Ne?

+82 ** **** ****:

Diyorum ki, beni fazla hafife alıyorsun Hoseok.

Seokjin'i casus'um yapacak kadar salak değilim...

Bu arada unutmadan söyleyeyim. Kardeşin seni çok özlemiş Hoseok? Neden almıyorsun bu küçük sürtüğü yanımdan?:(

Seokjin mi?
Yoongi, ondan şüphelendiğimi de nereden biliyordu?


Hoseok:

Kardeşim hakkında düzgün konuş Min Yoongi!

İnan, Taehyung'u bulduğumda seni doğduğuna pişman edeceğim...


+82 ** **** ****:

Fazla iddialı demek...
Sevdim bunu. ;)

Beni pişman etmeni sabırsızlıkla bekliyor olacağım Jung Hoseok.

( görüldü 15:43 )



Burada kestim çünkü why not?
Diğer bölümde belki, küçük bir kaos çıkartabilirim..

Vote ve yorum atmayı unutmayın,
Umarım hoşunuza gitmiştir.

Son olarak ise herkese iyi geceler.<33

Sabah okuyucaklara ise tekrardan günaydınn.<33

Aşk adamlarım, fazla kusursuzlar...





Behind the Curtain / SopeTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang