1:8

631 85 118
                                    


"Hoseok, kimlik tespitini ben hallederim. Sen şu ekipmanlar ile parmak izini hallet."

Namjoon'un dediğini karşılık, görmese bile kafamı sallamıştım.

Yoongi'den gelen mesajın ardından, namjoon odama girmiş ve onunla beraber parmak izlerini, kimlik tespitlerini vs. yaptığımız özel odaya gelmiştik.

Yoongi'nin atmış olduğu fotoğrafı gördüğümde ise başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü adeta. Taehyung'un yüzüne derin çizikler atmakla kalmayıp, bacağına da oldukça derin gözüken bir çizik atmıştı.
Akli dengesinin yerinde olmadığı her türlü belli idi.

"Hoseok sana diyorum?"

Namjoon'un bedenimi sarsmasıyla, düşüncelerimden sıyrılmıştım.

"Ha? Ah şey üzgünüm dalmışım joon. Ne oldu?"

"Diyorum ki, siz seokjin ile konuşurken kulak misafiri oldum. Casus'un Gyu olduğunu söylemiştiniz. Herhangi bir bilgi var mı şuan?"

"Aslında onun için yugyeom'dan yardım aldım. Bilgisayara mühendisi olduğu için Gyu'nun telefonuna erişmesini istedim. Bu sayede, her şey belli olacaktır zaten."

"Fazla akıllıcaymış bu, ne diyeyim. Umarım bir an önce yoongi'nin dosyasını bir daha açmamak umuduyla kapatırız."

"İnanır mısın? Benim de tek isteğim bu Joon."

"Neyse neyse, halledelim bakalım şu parmak izi olayını."

Onaylar mırıltılar çıkartmış, ardından masada bulunan parmak izini alarak ekipmana yerleştirmiştim.

Bu ekipman, parmak izinin kime ait olduğunu kolayca aynı gün içerisinde tespit edebiliyordu. Eh, bu da bir nevi işimize geliyordu.

Parmak izini ekipmana yerleştirmem ile sandalyeye oturmuş ve sadece karşımdaki bilgisayara odaklanmıştım.

Parmak izi sonuçlandığında, yoongi'nin göstermemekte oldukça ısrarcı olduğu yüzünü de çok net bir şekilde görebilecektim.

Yaklaşık yarım saat sonra bütün işlem tamamlanmış ve yoongi'nin bilgileri tek tek bilgisayar ekranına düşmüştü.

Derin bir nefes alarak, bilgileri okumaya başlamıştım.

Daegu doğumlu,
Apgujeong lisesi mezunu...

Okuduğum bilgilerle birlikte kaşlarımı çatmıştım. Tedirginlikle beraber fotoğrafına bakmak için ekranı biraz daha aşağı kaydırmış ve görmüş olduğum tanıdık yüz ile dudaklarımdan güçlü bir 'Ne!' nidasının çıkmasına engel olamamıştım.

"Namjoon.. b-bu doğru mu?"

Hışımla sandalyeyi geriye ittirmiş ve namjoon'un yanına ulaşmıştım.
O ise, başını eğmiş tek bir kelime dahi etmiyordu.

"Sana diyorum namjoon! Min Yoongi bana takıntılı olan o aptal ruh hastası mı?!"

Sinirle yakalarını kavramış ve sertçe kendime çekmiştim.

"Tanrım! Ben bunu  neden şimdi öğreniyorum joon! Bunu bana neden söylemedin sen?!"

Namjoon'da sinirlenmiş ve derin bir nefes vererek konuşmuştu.

"Sakin ol hoseok! Söyleseydim ne yapacaktın? Söyleseydim ne değişecekti! Elinden bir şey geleceğini mi sanıyorsun?!
Benim kadar sen de onun takıntılı bir manyak olduğunu biliyorsun!"

Şimdi ikimizde bağırıyorduk.

"Aptal! Onu uzun zamandır tanıyorum, söyleseydin elimden tabiki de bir şey gelirdi! Onun gittiği yerlerin hepsine teker teker bakardım! Eğer ki söyleseydin, o piç kardeşimin yüzünü mahvedemezdi bile!"

Behind the Curtain / SopeWhere stories live. Discover now