1:2

684 92 96
                                    


Yoongi'nin atmış olduğu mesajdan sonra bir hışımla odamdan çıkmıştım.
Üzerimdeki bakışları umursamayarak, namjoon'un odasının önüne gelmiştim.

Kapıyı vurma gereği duymadan içeri girmiştim. O sırada namjoon'un önündeki koltukta oturan seokjin ile göz göze gelmemle kan adeta beynime sıçramıştı...

Ne zaman, yakalarına yapışıp onu yere yatırdığımı anlamamıştım.

"Piç herif! Bunca zaman aramızda casus sendin değil mi?!""

Yüzüne nefretle bağırırken, namjoon kolumdan tutarak beni seokjin'in üzerinden almaya çalışıyordu.

"Sikeceğim seni de namjoon bırak, dokunma bana!"

O sinirle namjoon'a bağırmış ve kolumdaki elini hışımla itmiştim.

Tekrardan seokjin'e döndüğümde, ellerini bileklerime sarmış ve kaşlarını çatarak yakalarındaki ellerimi çekmeye çalışıyordu.

"Ne diyorsun sen hoseok?! Kendine gel! Casus falan değilim ben!"

"Bana sakın yalan söyleme seokjin! Senin yüzünden, benim kardeşim o iğrenç yaratığın ellerinde! Hiç bir şekilde haber alamıyorum ondan! Ne yiyor ne içiyor bilmiyorum bile! Bunların tek bir suçlusu var ise o da sensin!"

Yüzüne vuracağım sırada namjoon bileğimi tutarak, çatık kaşlarıyla bana bakıyordu.

"Ne yapıyorsun sen hoseok?!"

Sinirle seokjin'in üzerinden beni itmiş, seokjin'i kaldırarak bana bakmıştı.

"Çabuk, çabuk çık bu odadan!"

Çenesini sıkmış, bana kötü bir şey söylememeye çalışıyordu.
Olanlara bir süre anlam verememiş sonrasında ise güçlü bir kahkaha atmıştım.

Ardından, ayağa kalkarak namjoon'un önünde durmuştum.

"Sen kes sesini Namjoon! Dünden beri sana yoongi'nin aslında kim olduğunu sormama rağmen bir kez bile bunun için yüzüme bakmadın. Şimdide gelmiş bana bu yanındaki, çöpten farksız insanı savunayı-"

Yanağıma yediğim sert yumruk ile acıyla inlemiştim.
Ani darbe ile yüzüm yana düşmüş ve ağzıma gelen demir tadıyla yere tükürmüştüm.

"Ortadaki yanlış anlaşılmayı daha doğru dürüst bilmiyorken, sakın bize bir çok kez yardımı dokunan bu adama hakaret edeyim deme!"

"Çok teşekkür ederim namjoon, çok teşekkür ederim..."

Çenemi sıkarak, önüme dönmüş ve kapıda bizi izleyen polis memurlarını iterek odadan çıkmıştım.

Gözümden akan yaşa engel olamayarak merkezden ayrılmış, nereye gittiğimi umursamayarak, boş sokakta sadece ilerliyordum.

Bir an önce eve gitmek istiyordum ama arabamı merkezin önünde bırakmıştım.

Sinirle dudaklarımın arasından küçük bir küfür savurarak, şansıma sağ taraftan gelen taksiyi durdurmuştum.

Taksiye binip, şoföre evin adresini söylemiş ve arkama yaslanarak başımı cama yaslamıştım.

***

Yaklaşık yarım saat içinde evin önüne gelmiştik. Şoföre tutan miktar kadar para verip, arabadan inmiştim.

Cebimden anahtarımı çıkartarak kapıyı açmıştım. Kapıyı açmamla birlikte kapının ağzına gelen yeontan ile buruk bir şekilde gülümsemiştim.

Eve girip, arkamdan kapıyı kapatarak yeontan'la beraber salona geçmiştim. Kendimi koltuğa bırakarak, başımı geriye atmış gözlerimi kapatmıştım.

Bu işi bırakma vaktim gelmişti sanırım?
Bu zamana kadar çoğu cinayet olaylarını çözsem de bu benim için oldukça zordu.

Kaldıramıyordum artık bu olanları. Suçlu olmamasına rağmen, seokjin'e iftira atmıştım resmen.

Ve namjoon ile ilk kez ciddi bir şekilde kavga etmiştik...

Namjoon'un söyledikleri, her seferinde beynimde dönüp dolaşırken kendimden bir kez daha nefret etmiştim o an.

Pes etmiştim...



İçime sinen bir bölüm oldu. Kontrol etmeyeceğim, yazım yanlışları varsa affola.

Herkes bayram için heyecanlanırken, senin 2 senedir bayramın sanki normal bir gün gibi geçmesi aşırı trajikomik...

Evin büyüğü ölünce bayramın tadı kalmıyormuş, bunu öğrenmiş oldum.

Hepinizin bayramını en içten dileklerimle kutluyorum, bayramınız mübarek olsun. <33

İyi geceler, umarım yarın sizin için güzel bir gün olur. :))



Behind the Curtain / SopeWhere stories live. Discover now