2:4

639 77 42
                                    


Konuşmamızın ardından neredeyse 1 hafta geçmişti.
O gün söylediğim sözlerin ardından yoongi bir süre bana bakmış, sonrasın da bir şey demeden hızla evden ayrılmıştı.

Ne olduğunu anlamasam da, bu durumu fazla umursamamıştım. Sonuçta, buraya sadece gereken görevi yapmak için gelmiştim.

Yarın ise bu isteğimi gerçekleştirecektim.

Bu bir hafta boyunca, ben bir şey yapmasam da yoongi oldukça dikkat çekici şeyler yapmıştı.

Boş bulunduğum her anda bana yaklaşmaya çalışmış,utanmadan sex teklifinde bile bulunmuştu.

Çoğunlukla ona yakın davranarak, daha çok güvenini kazanmaya çalışmıştım. Eh, başarılı da olmuştum.

Dün ise hiç beklemediğim bir şey olmuştu.

Gecenin bir yarısı eve üzeri kanlı bir şekilde gelmişti.
Her ne kadar bu görüntüsü korkutucu olsa da ne yaptığını sormuştum ancak, herhangi bir cevap alamamıştım.

Oldukça merak etsemde üstelememiş ve uyumayı seçmiştim. Bugün ise bunu iyice düşünerek, yarın  bu lanet görevi bitirme kararı almıştım.

Bu yapacağımdan asla pişman değildim. Hayatımı zehir eden bir kişiye bunu yapmak az bile kalırdı.

Onca suçsuz insanı öldürdüyse, onun da ölmeye ve bu dünyadan silinmeye hakkı vardı.

Oturmuş olduğum koltuktan hışımla kalkmıştım.

Seri adımlarımla, yoongi'nin odasına girmiştim. Silahlarından birini illaki burada saklıyor diye umut ediyordum.

Dolabının kapaklarını açarak, dolabın içinde bulunan küçük çekmeceleri kontrol etmeye başlamıştım.

Hiç birinde yoktu, sadece yoongi'nin iç çamaşırları ve ıvır zıvırları doluydu.

Dolabın kapaklarını kapatmış, ardından yatağın yanında bulunan komodinin yanına gitmiştim. Çekmeceleri teker teker kontrol ederken, son çekmece de gördüklerimle kaşlarımı çatmıştım.

Fotoğraflarımız...

Yoongi'nin bana platonik olmadığı zamanlar çekindiğimiz bütün fotoğraflar buradaydı.

Sadece ikimizin fotoğrafları değil, gizlice çekilmiş fotoğraflarımda vardı.

Çekmeceyi sertçe kapatarak ayağa kalkmıştım. Şuan bunları düşünmezdim. Bundan daha önemli bir işim vardı. Silahı bulmak.

Odanın etrafına bakınmaya başlarken, yatakta bulunan hafif kalkık görüntüyle sırıtmıştım.

Dizlerimin üzerine çökerek, yatağı kaldırmış ve beni karşılayan çantayla gülümsememe engel olamamıştım.

Çantayı yatağın altından alarak yere koymuş, fermuarını açmıştım.

İki çift silah.

İki tane silahın olması benim için büyük bir avantajdı.

Silahın birini alsam da akıl edip, buraya bakacak hali yoktu sonuçta değil mi?

Silahın tekini elime almış, şarjörünün dolu olup olmadığını kontrol etmiştim.

İçinde yetecek kadar mermi bulunsa da, ne olur olmaz çantadan bir kaç  mermi daha almıştım.

Aldığım mermiler ile silahı yere koyarak çantayı kapatmış ve tekrardan yatağın altına koymuştum.

Daha fazla vakit kaybetmemek adına silahlarla mermiyi alarak odadan ayrılmıştım.

Hemen yanda bulunan odama girmiş ve kapıyı kilitlemiştim.
Hızlı olmam gerekiyordu, her an yoongi'nin gelme olasılığı çok yüksekti.

Nereye koyacağımı düşünürken, aklıma gelen fikirle dolabımın kapağını açmıştım.

Dolabın üst gözündeki, yorganların arasına dikkat çekmeyecek bir şekilde yerleştirmiştim.

Yoongi'yi bir şekilde buraya çok fazla sokmamam gerekiyordu.

Bunları düşünürken, aklıma son anda gelen fikirle derin bir nefes almıştım.

Şimdi tek  bir işim kalmıştı. Namjoon'a yazmak.




Saçma oldu, ama güzel de oldu gibi.

Aklımda bir fikir var bu fici iki final ile bitirmek istiyorum. Gerçek final angst bitecek, diger final'i ise mutlu sonla yazabilirsem mutlu sonla bitireceğim. Sizin için de uygundur umarım.

Bu fic bittikten sonra okuduğum, under the green light adında bir manga var.  Manga okuyanınız varsa biliyordur. Karakterlerini sope olarak kurgulayıp, yazmayı düşünüyorum. Ancak tek bir sorunumuz var. Manga'nın daha tamamlanmamış olması. Ya sonunu kendim kurgulayacağım, ya da yeni bölüm gelmesini bekleyeceğim. Burada çok kararsız kaldım. Bunu şuan tam olarak kesinleştirmedim. Yapmazsam eğer başka bir sope kurgusu yazarım.

Neyse çok boş yaptım, görüşürüz!🏃🏃


Behind the Curtain / SopeWhere stories live. Discover now