Karşısında duran dörtlü ona anlamaz bir şekilde baktığında iç çekti. "Kim?" Diye sordu Berk.

"Emre!" Diye bağırdı Bulut endişeyle. Gideceklerini önceden biliyordu ama ne gibi bir açıklama yapacağını düşünmemişti.  "Annesi ve büyük siyah bir kurt şeklinde babası da var. Onlara ne diyeceğiz? Kızlarının kocaya kaçtığını mı?!" Dedi dudaklarını endişeyle dişleyerek. "Bizi çiğ çiğ yerler! Gerçekten yerler, onlar kurt!"

"İşte bunu düşünmemiştim..." dedi Batu düşünceli bir şekilde. Tam konuşmaya devam edeceği sırada sarayın büyük kapısı gürültüyle açıldı ve içeri, başındaki miğferi düşmesin diye eliyle tutan, koşarak kral ile kraliçeye yaklaşan bir muhafız girdi. Kraliçenin yanında duran Alp ve Orkun kaşlarını çattı, Ayaz ise sıkıntıyla iç çekti. Abisi gittiği için ağlayan Mira göz yaşlarını silerek muhafıza baktı.

"Abimi buldunuz mu?" Dedi titrek sesiyle. "Onlar iyi değil mi? Lütfen bir şey söyle!"

Muhafız yutkunarak bakışlarını küçük prensesten çekti ve krala döndü. "Efendim... Driad krallığının başında biliyorsunuz ki, doğa koruyucusunun abisi, yani Emre vardı"

"Eee?" Dedi Ayaz. Sinirle yumruklarını sıkmış babasına, yani krala yutkunarak bakarken. Kardeşini ve Dolunay'ı saklamak için her şeyi yapardı ama babası çok sinirli görünüyordu. Kral zaten bir şeytandı, sinirlenmesi kesinlikle saraydakilerin  işine gelmiyordu.

"Haber ona ulaşmış. Şu anda Ruh koruyucusunun yanına gidiyor..." dedi muhafız endişeyle. Sarayda sesler kesilmiş, hizmetçiler bile muhafızı dinlemeye başlamıştı.

Yiğit sinirle gülüp omuz silkti ve kendi kendine konuştu. "Daha kötü ne olabilir ki?"

"Fakat, kardeşinin arkadaşlarını yanına talep ediyor. Kardeşinin nerede olduğunu söylemezlerse onları öldüreceğini söylüyormuş" dedi muhafız ve saraydaki bütün bakışlar kenarda sessizce duran  Batu'lara döndü. "Onları vermezsekte bize savaş açacağını söyledi"

"Yeter lan önüne gelen savaş açıyor!" Dedi Orkun kızgınlıkla ve Alp'e döndü. "Abi ben istifa ediyorum. Asker falan olmayacağım"

"Orkun" dedi Alp uyarırcasına ve Orkun'un kafasına hiçte hafif olmayan bir şekilde vurdu. "Kendine gel. Önünde kral var."

Orkun mahçup bir şekilde başını kaldırdı ve önünde kızgın bir boğa gibi ona bakan krala döndü. "Pardon efendim"

Kral, duvar kenarında duran Yiğit, Berk, Batu, Bulut ve Hera'ya baktı. Sonra ise onları işaret edip sözlerine devam etti. "Emre'ye verin onları. Burada işleri kalmadı." Dedi muhafıza hitaben.

Bulut yutkunarak krala baktı. Dolunay'ın arkadaşları onlardı. Başka bir ihtimal olamazdı zaten. "Emre bizi öldürecek değil mi?" Diye sordu kısık bir sesle arkadaşlarına.

Hepsi başını salladığında Orkun sırıtarak yanlarına gelmiş ve elini Bulut'un omzuna koymuştu. "En fazla sizi saraydan atar. Bu kadar korkmayın..." dedi.

"Bencede." Dedi Bulut endişeyle. "En fazla Driad sarayından kovuluruz..."

Tabiki, bekledikleri gibi olmamıştı.

Driad sarayına döndüklerinde Emre onları karşılamıştı. Birde Dolunay'ın babası. Bulut ve diğerlerinin ikisini sakinleştirene kadar canı çıkmıştı. Bir türlü Dolunay'ın bilerek kaçtığını abisine ve babasına anlatamıyorlardı. Emre sürekli Ateş'i öldüreceğinden bahsediyor, sarayda sinirle turluyordu. En sonunda yorulmuş ve sakinleşmiş olacak ki, driad sarayının büyük salonuna gelip homurdanarak koltuğa kendini bırakmıştı. Böylelikle diğerleride rahat bir nefes almıştı. Ülkeyi yönetmekten zaten yorgun düşmüş olan Emre'yi teselli etmek bir hayli zor olmuştu.

Dolunayın AltındaWhere stories live. Discover now