27. BÖLÜM

7.9K 386 45
                                    

Enisle saat gecenin birinde buluşmaya karar vermiştik. Odama gelince üyelerimde oturuyordu.

"Neredeydin?" Diye sordu fatih.
Ellimi kalbimin üstüne koydum.
Yıllardır bilmediğim bir sorunun cevabını alıcaktım.
Üyelerim bana tuhaf bakmaya başlarken hemen kendime geldim.
Deli gibi kendi kendime gülüyordum.

"Canım üyelerim! Liderinizin bugün bir işi var. Ama çok önemli. Siz niye ona takılıyorsunuz. Zaferimizi kutlamalıyız!" Diye seslice bağırdım.

"Biz kazandık hemde yıllar sonra..." Dedi fatih. Aysima havalı duracak bir şekilde saçlarını arkaya attı.

"Onların ceza alması çok güzel oldu. Bu başarılı halimizi çok sevdim." Elif kahkaha atmaya başladı. O kadar sesli gülüyordu ki... Sesi kesinlikle dışarıda duyuluyordu.

"Hele demirin o yüz ifadesi... Almira anlatsana ne yaptılar?"

Demirden bu kadar mı nefret ediyordu. Selin onlara göre biraz mutsuzdu.
Yanlarına gidip oturdum ve ayaklarımı sehpaya uzatım.

Böyle çok rahatım!

"Önce enisi gördüm... Odada kimse yoktu ama o sanki biriyle konuşuyordu bu çok komikti! Sonra Hira böcekelerden kaçıyordu! Onun yerinde olmak istemezdim. Demir kendine vuruyordu" dediğimde elif şaşırmıştı.

"Kız kalk bize mısır patlat... Filim gibi anlatıyorsun. Eee sonra ne oldu?"
Üyelerim iyi değildi. Ayrıca ben niye mısır patlatıyorum.

"Aysima mısır ellinden öper" dedim.
"Öpmesin!" Diye kızgınca söylenince hepimiz güldük.

***
Kalktığım zaman saat baya geç olmuştu bir olmasına yarım saat vardı hemen hazırlanmaya başladım.

Kızıl saçlarımı ensemde topuz yaptım.
Gelecek hafta kakül kesecektim.
Ay zaten gelecek hafta bir sürü işim vardı! Ödevler havada uçuşuyordu.
Bordu renginde bir kot ve asker yeşilinde bir tişört giydim. Odamdan çıktım. Sessizce koridorda ilerliyordum.

"Enis" diye fısıltıyla seslendim.
Arkamdan bir el hissedince tam çığlık atıyordum ağzımı kapatı.

"Salak benim" dedi Enis.
Ellini çekince ona döndüm.
"Ulan insan böyle mi gelir? Ödüm koptu! Şeytan"

Böyle dediğimde bana küfür etti.
Bu çocuk doğuştan terbiyesizdi.

Beraber mine hanımın odasına geldik ve kapı kilitliydi.

"Kapı kilitli" dedim üzgün bir şekilde.
Bana 'sen ciddi misin?' gibisinden baktı.

"Sen söylemeseydin bilmiyordum." Elindeki kartla kapıyı açtı.

"Bu çok havalı! Nasıl açtın" diye sordum.
"Şimdi o sesini kes! Amacın bizi yakalatmak mı?"
Yok!
İçeri girince havasızdan boğulacaktım. Hemen çekmeceyi açtım ve sandığı ellime koydum.

"Vay çok güzel" dedim.
Enisin yanına gittim.

"İlk sen sor" dediğimde sandığı elline aldı.

"Ersa mersa tersa... Ersa mersa tersa" enis böyle söyleyince devam etti.

"Benim babam kim?" Diye sordu.

İkimizde heycanla bekliyorduk.

"1910 doğumlu yaşar beyin oğlusun... Kendisinin üç kızı var ve sen onun ilk oğlusun aynı babaya ama farklı annelere sahipsiniz! Kardeşlerin soyu yok çünkü hepsi kısırdı! Baban yaşar evli çocuklu bir adam olmasına rağmen senin annele birlikte oldu. Firuze ah ne güzel kadındı... Babanın mezarı İzmir'de senin sesini bekliyor. Annenin kayıp yerini..." Demeden kapı açıldı.

"Annem nerede?" Diye bağırdı ama askerler çoktan gelmişti.

"İkiniz tutuklusunuz!" Bunlar bizim burada olduğumuzu nereden biliyorlardı.

Biz bitmiştik bizi hemen mahkemeye götürmüşlerdi.
Gece gece ne mahkemesi?

"Bu saate hırsızlık yapmak! Hemde özel sandığı almak büyük suçtur!" Hakim Aykut ağzına geleni söylemişti. Ben mine hanımın yüzüne nasıl bakacaktım?

"Karar zindan!" Dediğinde Enis küfür etmişti.

"Siktir, SİKTİR!" ona sus işareti yaptım.

"Hey küfür etme bunun içinde ceza almak istemiyorum" diye konuştuğumda ellini yumruk yapmıştı.
Duygusuz robotlar yanii askerler beni ve enisi bir yere getirdiler. Ama nasıl bir yer! Böyle pasaklı kirli, canlı fareler, demir parmaklık.

Bu kirlilikte kusucaktım.

"İkiniz bir gün boyunca buradasınız! Pis suçlular!" Şu duygusuz robota bak! ne diyordu. bizi demir parmaklıklara koydular.

"Bu arada başın sağolsun" dediğimde Enis bana şaşkınca baktı.

"Ne!"dedi.
Salak vallahi!

"Hani kardeşlerin ölmüş ya..." Deyip ona baktım.

Bu güzel düşüncemi takmadı. Bu karanlık yerde hiçbir şey gözükmüyordu. Ay birazcık aydınlatıyordu. O kadar! O da yetmiyordu.

"Birgün daha zindanda kalıcaz" dedim. Burada çok sıkılıyordum.

"Hayatta olmaz" dediğinde ona kötü bir şekilde baktım.

"Ama sen öğrendin ben kaldım!" Elleriyle ateş topu yaptı ve yüzümde tuttu. Ne kadar da böyle güzel romantik bir ortam oluşturmuştu!

En azından mantıklı davranmıştı...
"Salak gibi sandığı bana ilk vermeseydin" dediğinde gözlerim dolmuştu. Gidip yere oturdum.

Fareleri onun ayağında dolaştırdım. O ateşiyle onları korkutmaya çalışıyordu ama ben hızlı hareket ettiriyordum ve işe yaramıyordu.

"Kes şunu!" Dediğinde gülmeye başladım.
"Eğelenmişken asla!" Bu daha ne ki...

Fareleri üstüne attım.
Oh canıma değsin!

"Tiksiniyorum yapma!" Diye bağırdı.

"Bak eğer yine yardım etmiyeceksen inan o fareleri ağzına koyarım!"
Kötü tehtit etmiştim.
Afferin bana

"Tamam, tamam! beyinsiz ya! Üyelerin sana yardım etsin niye ben?" Diye sorduğunda düşündüm. Haketen ben niye onu seçiyordum ki...

"Kimsenin dertlerim yüzünden ceza almasını istemiyorum." Dedim tatlı bir şekilde.

Dalga geçercesine güldü.

"Ama ben alıyorum!" Diye kızgınca söylendiğinde gülmüştüm.

En sevdiğin sahne?
Bu bölümle ilgili düşüncelerin?
Almira hakkında düşüncelerin?

ATEŞİN VARİSİWhere stories live. Discover now