19. BÖLÜM

8.4K 350 53
                                    

Saatlerdir ailemden gelecek mektubu bekliyordum.
Hira sinirli bir şekilde bana bakıyordu.

“ailenden mektup gelmicek!" ona üzgün bir şekilde baktım.

“olsun. ben yine de beklerim" bilinmemezlik içinde yaşamak çok zordu ne olacağını bilmiyordum. Belki de yazmamışlardır.

Necla ellinde beyaz bir zarfla döndü. Yüzü gülüyordu. Mutlu bir şekilde bana zarfı uzattı titreyen ellerimle alıp açtım.

Böyle saçma sapan şeyler yazacağını bilseydim okumazdım. Anneannen gelecek pazar orada olacak. Onada bize yaptığın gibi bir terbiyesizlik yapma!
Cidden sana sinirliyim. senin gibi bir kızım olduğu için utanıyorum...sana daha fazla yazmak istemiyorum. Haketmiyorsun!

Bu yazıları şaşkın bir şekilde okudum.
Ben kötü bir şey yazmamıştım ki! Annem benden utanıyormuş öyle mi?

Sinirden titreyen ellerime baktım ve mektubu katlayarak bir kitabın arasına koydum. Banyoya girip ağlamaya başladım.
Burnumu çektim ve kızaran gözlerime baktım.

“hepsinin canı cehenneme!" sorduğum sorunun cevabını yazmamış hanımefendi!
Zaten ne zaman sorularıma cevap verdi ki...
Babam kim diye sorduğumda beni öldürecek gibi bakması nedendi? Ah tanrım! çok sinirliyim.
***

Doğan yemek katında hira için yemek getirmişti.
“ıyğ ben hayatta bu yemeği yemem!" diye mızmızlandı. Doğan ise sert bir şekilde tabağı masaya koydu.

“sen şuna bak yemek beğenmiyor" gidip sandalyeye oturdu ve kendisi yedi.

“açım ben" diye söylendiğinde,
“yeseydin" dedim. Doğanda bana katılarak “aynen" dedi.
Mutfağa gittim ve domates doğradım yağda biraz kavurduktan sonra bir yumurta vurdum. Gereken baharatları ekledim servis tabağına koyup hira’nın önüne koydum.

“mutfakta sadece bu malzemeler vardı. Yanında ekmek ve çay iyi gider. Getirmemi ister misin?"
Önce getirdiğim tabağa baktı sonra bana şaşkın bir şekilde baktı.
“içinde zehir yok değil mi?" diye sordu. Hayır anlamında kafamı salladım.

“iyilik yaramıyor bunlara" diye konuştu doğan.
Sadece kafa dağıtmak için yapmıştım.
Hiraya çay hazırladım ve götürdüm kendime de bir bardak çay doldurmuştum. O kadar hazırladım yanii!
Hira yemeğini güzelce yedi.
Anlaşılan çok acıkmıştı.

“güzel olmamış aç olduğum için yiyorum" diye burun kıvırdı.
Sadece gözlerimi devirdim. Zıkkımın kökünü ye! Gıcık kız... Ne olacak! Tabağı süpürürken iyiydi.
***
Zaman hızlı bir şekilde ilerliyordu bugün pazartesiydi erkenden kalkıp okul için hazırlandım.
Hira hâlâ uyuyordu bugün okula gelmesi gerekiyordu. Ve onu selin gibi hazırlamıştık.

"O zevksiz nasıl benim ikizim oluyor! Anlamıyorum... barışı özledim ne zaman beni bırakacaksınız!" Diye sorduğunda ben saçımı tarıyordum.

"En yakın zamanda" diye cevap verdim.  grubumla birlikte sınıf katına gelmiştik. Enver hocanın dersindeydik.

"Hira ve selin ikizsiniz ama farklı gruplardasınız. İlginç" diye konuştu.
Sonra yanına elifi çağırdı.

"Bakın özel gücünüzü birleştirmenizi istiyorum. Güzel bir gösteri istiyorum... demir buraya gel" dediğinde demir gülerek gitmişti. Ben enise baktıkça bana kötü kötü bakıyordu.

"Şimdi elife elektirik vermeni istiyorum." Demir tereddüt ederek elife baktı. Elif bir adım uzaklaştı.

"H-hocam" dedi titreyen sesiyle ve durdu. Enver hoca onu takmadı bile! Kızın ne kadar korktuğunu görmüyor muydu?

"Bu size yeni bir üye kazandıracak! Kimin gücü güzel gelirse ona bir üye hediye... liderler!" Diyerek bana ve enise bakmıştı.

"Söyleyin yoksa yeni bir üye kaybedersiniz!"
Enis ellerini havaya kaldırdı.

"Bizlik sıkıntı yok! Demir gücünü kullan!" Dedi. Sesi emir veriyordu.
Demir ellerini kaldırdı ve elifin koluna dokunur dokunmaz elif titremeye başlamıştı.

"O kol moraracak!" Enver hoca böyle deyince demir dişlerini sıkmıştı. O da enver hocayı sevmiyordu.

"Elif dayan" dedim. Elifin kolu morarmıştı ve demir durmuştu. Elife Özür dileyen bakışlar attı.

"Şimdi elif kolunu temas ettirmeden iyileştirdiğini hayal et."

Elif dediği şeyi yaptı ama olmadı. Enver hoca sıkıntıyla nefes verdi.

"Geçin yerinize!"
Demir ve elif eşleştirmesi gitmişti her hafta biri olucaktı.
***

Bu hafta kesinlikle biz kazanmalıydık.
Mahkemenin onlar için iyi bir ceza vermesini istiyordum.

Birazdan müşerref hocanın dersi başlayacaktı o adamın dersini seviyordum. Vişneli meyve suyumu içerken yanıma enis oturmuştu. ‘Ne var’ anlamında baktım.

“üyelerin nerede bakıyorum teksin" diye sordu. Kana kana içtiğim meyve suyunu bitirdim. Ve kutuyu masaya koydum.

“sen neden bana bulaşıyorsun? Küçüklüğün mutlu geçmedi mi? Travmalar aldığın belli yoksa bu kadar cani olmazdın" ellinde kırmızı küçük bir kutu vardı vee mahcup bir şekilde bana uzatı.

“sana bulaşmak hoşuma gidiyor ve düşündüğün gibi kalpsiz biri değilim... Sana çınar ağacından yapılmış bir hediye getirdim. Bu tokayı benim için takar mısın?" diye sorduğunda olumsuzca kafamı saladım.
Bu bir şeytandı ondan her şey bekliyordum!
beni salak mı sanıyorsun? Senden gelecek hediye bana kesin mezar olur" diye konuştuğumda ayağa kalktı ve kutuyu geri aldı. Hiçbir şey dememişti yoksa ben hata mı ettim? Ya çocuk sadece hediye vermek istemişse...
***
Fatihle sınıfa girecekken lavaboya gittim tam ellimi yıkayacaken biri kapıyı kilitledi.
Selin!

“almira konuşmamız lazım" dediğinde lavabo da sadece ikimiz vardık.

“enis sana özel bir toka yapmış ve inan harika bir şey...bunun için Saatlerce uğraştı gerçekten çok emek verdi. Sana verdi mi?" Diye heyecanlı bir şekilde konuştu.
“evet ama ben kabul etmedim" diye konuştuğumda selin bir tane omzuma vurdu.
“deli misin? Çocuk o tokayı kendisi tasarladı ve onu yaparken ellerini yaraladı" selin böyle deyince enisin hediyesini almadığım için pişmanlık hissine kapıldım. “selin sen enisin yaptığı tokayı gördün mü?" diye üzgün bir şekilde sordum.

“evet hayatımda böyle değerli bir şey görmedim. doğrusu bana kimse vermedi"
Hediyeleri seviyordum ve enis elleriyle yapmıştı.
ve onun gönlünü almak için sınıfa gittim.

Yeni bölüm hakkında düşüncelerin?
Sizce enis niye böyle bir şey yaptı?
Gelecek bölümler de daha çok şey olacak...

ATEŞİN VARİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin