25: RUHLAR SENFONİSİ

Začít od začátku
                                    

"Sığınağıma hoşgeldin." Gülümseyerek bana bunu söyledikten sonra kenara çekildi ve eliyle beni içeriye buyur etti. Tüm merakımla içeriye girdiğimde loş ışığın aksine oldukça ferah bir ortamla karşılaştım. Burası hayallerimden daha farklıydı, burası hayalleriminde üstünde bir yerdi çünkü. Koca odada boydan boya dizayn edilmiş kitaplıkları gördüğümde içimi dolduran o garip duygu nedensizce rahat hissettirdi. Kitapların hâkim olduğu üstün hava, her zaman gâlip gelirdi ne de olsa...

"Zamir..." Dedim odanın ortasına doğru yürüyerek "Olağanüstü bir yer burası!" İçimdeki heyecanı gizlemeyerek konuştum. Arkamdaki adım seslerini duydum, bir yere doğru ilerliyordu. Fakât gözlerimi kitaplardan ayırmayarak raflara bakmayı tercih ediyordum, karşımda devasa bir kütüphane vardı çünkü. Kendimi kaybedeceğim sırada duyduğum melodilerle kaşlarımı havaya kaldırdım. Yavaşça arkamı döndüğümde, ahşap masanın üzerinde çalan pikabı gördüm. Oldukça hoş bir müzik kulağıma dolarken, karşımdaki adam gülümseyerek bana doğru adımladı.

Sağ elini bana doğru uzattı, "Bu dansı bana lütfeder misin, Cara mia?" Bu kibarca hareketi karşısında olabildiğince samimi bir şekilde gülümseyerek elimi uzattım ve avcunun içine yerleştirdim.
"Elbette, bayım!" Ufak bir kahkaha atarak elini belime yerleştirdi, ardından beni kendisine doğru çektiğinde hiç beklmeden elimi omzuna koydum. Diğer ellerimiz birleşerek havaya kalkarken acemi bir şekilde kendimi ona bırakmıştım.

Boylarımız arasındaki fark ortaya çıktığında kafasını bana doğru eğerek dudaklarını araladı "Ayaklarımın üzerine çıkabilirsin." Bunun daha iyi olacağına kanaat getirerek yavaşça ayakkabılarının üzerine bastım. Şimdi boy farklarımız normal bir görüntüye kavuştuğunda usulca hareket etmeye başladı. Bütünleşmiş bedenlerimiz oldukça profesyonel bir şekilde odanın içinde dönüyordu. Gülen gözlerimiz hiç ayrılmazken konuştum "Çok güzel bir kalbin var Zamir." Ani itirafım karşısında tek kaşını kaldırarak gülümsedi "Leza'da olduğumuzu unutuyorsun?"

Evet, cehennemin en korkunç katında kalıyorduk fakât o gerçekten kötü biri değildi. Kötü olmaya itilmiş, yaralı bir çocuktu. Sıradan değildi bu sözlerim, en içten duygularımla ondan bahsediyordum çünkü gözlerinin içinde sevgiye aç bir çocuk yaşıyordu.

Başımı olumsuzca salladım, "Bulunduğumuz yerin farkındayım ama cehennemde sadece kötüler yanmaz ki." Sesim sonlara doğru masum bir hâl alırken içimdeki hisleri ona yansıttığıma inanıyordum. Adımları durduğunda yukarıda olan ellerimizi aşağıya doğru indirdi, kendimden bağımsız bir şekilde bir adım geriye attım. Elimi tekrar yukarıya kaldırdığında kendi etrafımda döndüm, beklenmedik hareketi karşısında elimden geldiğince ona uyum sağlıyordum. Belimden tuttuğunda onun da vermiş olduğu etkiyle bedenimi geriye doğru yatırdım. Şimdi ikimizde eğiliyorduk ve onun sıcak elini tenimde hissediyordum.

"Cehennemde başkaları yerine yananlarda vardır." Gözlerimin içine bakarak konuştuğunda dudaklarıyla yavaş bir buse kondurdu dudağımın hemen kenarına. "Kimler için yanıyoruz, Asil?" Uyuşmuş zihnim sorusuyla birlikte yeniden canlanırken kollarımı boynuna doladım. "Nerede görülmüş şeytanlar için cehennemde yanıldığı?" Sorusuna soruyla karşılık verirken gülümsedi ve kafasını salladı. "Biz kendi şeytanlarımız için yanıyoruz, Cara mia." Biz aslında çokça kırılan yaraları insanlarız, ama masum değiliz.

Tek bir hamlede beni tekrar doğrulttuğunda boynundaki ellerimi çekmedim. Şarkının verdiği büyüye kaptırmıştık kendimizi, bir yalanın içinde görmüyordum kendimi. Fırtına öncesi sessizliğimi onunla yaşıyordum sadece, burada yalnızca ikimiz vardık. Bu kapıdan çıktığımızda her şey son bulacaktı ama şimdilik sadece ânı yaşamak vardı. Belimdeki elleri beni daha sıkı kavrarken saniyelik bir şekilde göz kırptım, içimde varolan his sihirli değneğin etkisi gibiydi.

1049 | BxBKde žijí příběhy. Začni objevovat