Katil

1.7K 147 74
                                    

Laura, bize yaptığı şeylerin aynısını Freya için de yapmıştı.

" Richard'ın öldüğü gün neler yaptın? Baştan sona anlat."

" Odalarımıza gittiğimizde odama girip üstümü değiştirdim. Rekan ile birbirimizi daha çok tanımak istiyorduk. Bizde beraber ormana çıkmak istedik. Richard'ın ölü bulunduğu yerden de geçtik ama o zaman Richard oralarda yoktu. Bizde ormanın daha ilerisine gittik. Rekan bana kurtluktan insana geçerken neler yaşadığını, ailesini, kız kardeşini anlattı. Bende ona kendi yaşamımı anlattım. Bayağı bir konuştuktan sonra gittiğimizi fark etmeyin diye geri dönecektik. Geri dönerken de yerde yatan Richard'ı gördüm ve bağırmaya başladım."

Laura, Freya'yı uyandırmıştı.

" Bu söylediklerinin hepsi doğruydu. İyide o zaman katil kim?"

Birbirimize baktık. Kimseden çıt çıkmıyordu. O sırada kapı çaldı ve Marcus kapıya bakmaya gitti. İçeri patır kütür bir kız girdi. Sanırım bir haftadır aralıksız ağlıyordu. Gözleri şişmişti ve kıpkırmızıydı. Hâlâ da ağlıyordu.

" Amelia!"

Herkes gidip ona sarıldı. Kız gerçekten heba olmuştu. Neden bu kadar ağlıyordu acaba?

" KİM YAPTI BUNU KİM!!!???"

Çok kötü ağlıyordu. Nefessiz kalıyordu.

" Amelia sakin ol."

" Nasıl sakin olmamı bekliyorsunuz? Richard... sadece bir aylığına aileme gittim ve olanlara bak. Onu hiç bırakmamalıydım. Bana mühürlendiği ilk zaman seni hiç bırakmayacağım demişti. Ama ben onu bırakıp gittim. Onunla biraz daha vakit geçirebilirdim"

Demek ki Amelia, Richard'ın mühürlüsüydü. Richard'dın bir mühürlüsü olduğunu bilmiyordum. Bende ağlayacaktım çok kötü durumdaydı.

" Beni ağaca götürün"

Bunu söylemesiyle herkes Richard'dı götürdüğümüz ağaca götürdü onu. Hep kendimi onun yerine koyuyordum.

Acaba Marcus'a bir şey olsa ben nasıl olurdum?

Amelia ağacın altında dizlerinin üstüne çökmüş ağlıyordu. Kimse bir şey diyemiyordu. Ben de Amelia'ya o kadar odaklanmıştım ki Marcus'un içeri gittiğini göremedim.

İçeride ağlıyordu sanırım biraz yalnız kalıp ağlamalıydı.

Aradan 5 dakika geçmişti ve Marcus hâlâ gelmemişti. Bende gidip ona destek olmalıydım.

İçeriye gittiğimde Marcus'u salonda beklerken orada bulamamıştım.

Odada olduğunu düşünüp gelmek için izin istedim,

" Marcus gelmemi ister misin?"

Cevap gelmedi

" Marcus bak sakin ol, kimin yaptığını bulacağız ve cezasını çekecek. Ama şu an biraz sakin kalman gerekiyor. Yanına gelebilir miyim?"

Cevap hâlâ gelmemişti.

" Marcus?"

Hâlâ cevap yoktu.

" Beni endişelendiriyorsun ama."

Artık içimde kötü hisler oluşmaya başlamıştı.

" Yanına geliyorum."

Odanın kapısını açıp içeri girdim.

Çığlığım... Bağırışım... Diğerlerinin odaya gelmesi... Diego ve Rekan'ın onun acısını almaya çalışması... Ağlamam...

Marcus da yerde kanlar içinde yatıyordu. Kafasında kocaman bir pençe izi vardı.

" Kalbi çok yavaş atıyor."

Diego kafasına bastırıyordu, Rekan onu iyileştirmeye çalışıyordu...

Ben dünya ile iletişimimi kesmiştim. Kulağımda sadece boğuk bir ses vardı. Marcus'un yanında durmuş ağlıyordum. O da ölmek üzereydi.

" Daisy..."

Bana seslenmişti.

" Şşşt uyumamaya çalış, ben burdayım. Rekan ve Diego her şeyi halledecek. Sadece uyumamaya ve iyileşmeye çalış."

" Seni seviyorum."

" Bende seni seviyorum. Ama lütfen uyanık kal. UYANIK KAL!"

Gözleri yavaş yavaş kapanıyordu ama izin veremezdim.

" SANA UYANIK KAL DEDİM!"

" Bu halimle bile bana her istediğini yaptırabiliyorsun."

" Senden iyileşmeni istiyorum."

Onun saçlarında ellerimi gezdiriyordum. O da elini kaldırmış yanağımı okşuyordu.

" Bunu sana kim yaptı?"

Marcus konuşamadı. Ama darbeyi arkasından aldığı için bilmeyebilirdi.

" Ben yaptım."

Arkamı döndüm. Arkamda uzun boylu biri vardı. Kim olduğunu gözlerinden tanımıştım.

" Paskal?"

🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼🐺

Oy atın nooooğğğllluuuğğrr

Yasak MühürWhere stories live. Discover now