Gizli

4.4K 294 74
                                    

" Aferin sana, sen mutlu ve sağlıklı görünüyorsun, ben değil. Eğer sormayı hiç umursadıysan. Aferin sana, bensiz harika gidiyorsun bebeğim Tanrım keşke bende bunu yapabilsem. Aklımı kaçırdım, geceyi banyomun zemininde ağlayarak geçirdim."

Boş boş aşk acısı çekiyordum. Gerçi ben hep çekiyordum. Her film ya da kitap serisini bitirdiğimde ordan bir karaktere aşık olu
p aşk acısı çekiyordum. Bu yaşadıklarım da rüya gibi bir olaydı. Yatağımda boş boş zıpladığımdan ablam odama geldi.

" Garip garip sesler çıkarma film izlemeye çalışıyoruz"

" İyi be "

Ablamın çok kibar uyarısından sonra penceremin altında bekleyen paskala "gel" işareti yaptım. O da odama zıpladı. Yatağıma oturdum ve onu okşamaya başladım.

" Benim guzuuuumm abowww yerim seneğğğğ"

Paskal yüzüme garip garip baktı.
" Ay ay ay sanki beni anlıyor. Küfür etsem anlar mı acaba?"

Ben Paskalı severken penceremde bir tıkırtı hissettim. Elime abajurumu alıp pencereye doğru yaklaştım. Çok tırsıyordum ama merak işte napçan. Gidip pencereme baktığımda hiçbir şey yoktu. Ya da biri. Öylesine ormandı. Ama ben mal olduğum için bir daha ormana gidecektim. Ne de olsa Bella Edward'dan sonra Jacob'ı bulmuştu. Belki bende birini daha bulurdum. İnş yani. Bu yüzden dolabımı açıp ayakkabılarımı giydim. Üstüme de montumu giydim. Zaten Marcus falan gelse beni tanırdı ben o kadar zengin miyim 5-6 tane mont alayım. Aynı montu çevirip çevirip giyiyoruz işte. Ablalarımdan kaçırdıklarımı saymazsak. Marcus'un beni kovalamasından önce bulduğum ağaç yığınları ile ev yapacaktım. Hâlâ anlamış değilim madem kovaladı, niye bu kadar kibar davrandı? Neyse aman bazı şeyleri çok kurcalamamak gerekiyor.

Hangi yoldan geldiğimi hatırlamıyordum. Bu yüzden en büyük ağacı bulmaya çalıştım. Ve buldum da. Ama aşağısındaki odunlar gitmişti. O günkü büyük ağaç olduğundan %100 eminim ama odunlar yoktu. Arkama baktım. Şu an Marcus'un arkamda olmasını isterdim. Ama ben bok böceğiymişim. Şerefsize bak.

Sanki içimdeki his duyulmuşçasına Marcus'un kokusu burnuma geldi. Bu koku sevdiğim kokulardı evet, ama büyüleyiciydi. Kendimden geçiyordum. Sanki koku burnuma gelince bütün dertlerimi unutup başka bir evrene gidiyordum. Gözümü açmaya çalıştım ama açamadım.
Akıllanmayıp hâlâ ormana gidersek ne olur adlı çalışma.

Gerçekten açamıyordum. Sanki birisi göz kapaklarıma bastırıyordu. Ama birden geri çekildi ( her neyse artık) ve gözlerimi açtım. Boş boş etrafıma bakındım. Hiçbir şey yoktu. Sağ tarafımda bir hışırtı hissettim. Karşımda Richard duruyordu.
" Selam Des"
" Merhaba Richard"
Şunu fark ettim. Hani Richard, Marcus'tan daha uzun daha korkutucu demiştim ya. Aslında değilmiş. Ben Marcus'un boyun kısmına geliyordum ,ama Richard'ın çenesi ile ağzı arasındaki boşluğa geliyordum. Yakından bakınca anladım şimdi demeyin yani yeni mi söylüyorsun diye.
"Ne yapıyorsun buralarda."

"Hiç. Sıkıldım, öylesine çıkmak istedim. Biraz da Paskal ile oyun oynarız diye düşündüm. Sen ne yapıyorsun?"

" Öylesine geziniyordum. Seni gördüm yanına geleyim dedim"

Richard berbat bir yalancısın.

" Eee Freya ve Laura ne yapıyor?"

" Onlar da iyi. Marcus da iyi."

Ben Marcus'u sordum mu???

" Marcus'u sormamıştım ama olsun"

" A pardon öylesine aklıma gelmiş. O seni sormuştu"

" O beni mi sordu? Karşılaşacağımızı nereden biliyordu?"

Richard'ın içinden sus kezban dediğine yemin edebilirdim.

" Ormana ağaç toplamaya çıkacağımı söyledim.
da karşılaşmamız çok muhtemeldi. O yüzden"

Gerizekalı Marcus, hem arkamdan konuş hem de merak et. Şerefsizliğin kaçıncı seviyesi bu.

" E tamam"

" Bize gelmek ister misin?"

" Hayır teşekkür ederim"

" Ama neden? Laura ve Freya da seni çok özlemişti."

" Yok ya onlar benim evime gelir. Ben gelmeyeyim çok teşekkür ederim ama yok"

Arkamdan ayak sesleri geliyordu. Dönüp baktım.

Bana doğru gelen bir yahuşuklu vardı...

*
Yazardan:

6 saat önce...

" Marcus beni dinle, Daisy'nin hafızasını silebilirim. Ama bu kalıcı hasar da olabilir. Bir daha seni asla tanıyamaz. Bu yüzden yapmamız gereken başka şeyler var."

Laura ne yapacağını düşünüyordu. Aklına fikir gelmiyordu.
Düşünmekten başka çaresi yoktu. Eğer bir kurdun mühürlendiği kişi, onu reddederse kurt akıl sağlığını kaybedip ölürdü. Sürüsündeki kurdu kaybetmek istemiyordu.

" Yarın Richard Daisy'e gidecek. Uygulayacağımız planı anlatıyorum.."
*

Marcus bana doğru geliyordu. Hiç mi utanman yok şerefsiz. Ama o kadar yakışıklıydı ki, hemen yumuşuyordum. Ama sinirliydim ve yüzüne yumruk atmamak için kendimi zor tutuyorum.
"Selam Des"
Yüzüne bön bön baktım. Ve Richard'ın telefonu çaldı. Burda telefon çekiyor da benim niye haberim yok.
" Marcus, Daisy, benim acilen gitmem gerek."
Bunu kasıtlı yaptığından o kadar emindim ki. Marcus'a dönüp

" E bende gidiyorum o zaman"

" Des iki dakika konuşabilir miyiz?"

" Marc, cidden onunla konuşmaya çalışmış olmazsın"
O kızı taklit ederek konuşmuştum.

" Bana Marc denilmesinden nefret ederim. Ama sen istersen diyebilirsin. Yeter ki 2 dakika konuşalım"

" Beni bok böceğine benzetmeden önce düşünecektin"

" İşte sana onu açıklayacağım gel otur da anlatayım"

Havalı havalı gitmek istiyordum ama ne diyeceğini çok merak ediyordum. Ne diyecekse artık mal. Bende gidip ordaki taşın üstüne oturdum.

" Hadi söyle"
Yüzüme derin derin baktı. Ama bak işte düşeceğim o gece mavisi gözlerine.

" Bak Daisy, sana göstereceğim şey içinde bulunuğun durum. Bu kadar erken olmasını istemezdim ama göstermek zorundayım. Sakın korkma, sana asla zarar vermeyeceğim."

🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼🐺🌼

Yine dilenelim. Oy atın yaw. Uğraşıyorum bu kadar bir oyu az görmeyin. Hadi byeee

Yasak MühürWhere stories live. Discover now