3.0

17.1K 1.1K 385
                                    

18.07.2021
Tehlike'den Devam :

Her zamanki gibi güne erkenden başladım. Uyku aşığı biri olarak asla ama asla erken kalkmaya alışmayacaktım. Hele ki sabah karga bokuna yemeden kalkınca asla uykumu alamıyordum. Hangi insan alabilirdi ki zaten?

Sabah saat beş gibi uyanmıştım. Üzerime spor kıyafetlerimi giydikten sonra koşarak bahçeye indim. Geç kalmaktan nefret ederdim. Ayrıca geç kalkınmasına da tahammülüm yoktu. Disiplinsizlik benim kitabımda yoktu. Ben onlara acırdım ama düşman asla.

Bahçeye çıktığımda Şimşek Tim'inin tam tıkır bahçede olduğunu gördüm. Komutan yardımcısı Yüzbaşı Kerim geldiğimi haber verince hepsi hazır ola geçti. Önlerine giderek durdum.

Sonra ise gözlerimi onlara çevirdim. Dört kişilik bir tim olsak da son derece tecrübeli askerlerden oluşuyordu Şimşek. İlk geldiğimde zorlasam da sonradan alışmaya başlamıştım.

"Günaydın." dedim.

"Sağ ol." diyerek çenelerini dikleştirdiler.

"Nasılsın asker?" dediğimde tekrar aynı cevabı duydum.

"O zaman 30 tur başlangıca ne dersiniz?" dedim. Gözlerinde koktu geçerken sırıttım. Otuzla başlayıp yüze tamamlamadan korkuyorlardı.

"Başla." diye komut verdiğimde en sona geçtim. Eğitimi kırk tur, yüz şınav çekik olarak düşünüyordum.

Mardin insanı tarihi ile büyüleyen insanı ile benimseyen eşsiz bir şehirdi. İçine bir girdim mi bir daha çıkamıyordun. Gizemi ile, tarihi ile, topraklarında geçirdiği onlarca yenilik ile ülkenin kesinlikle görülmesi gereken yerlerinin başında yer alıyordu.

Koşu bittiğinde yayılan sis bombası ile bağırmaya başladım.

"Herkes yerlerine. Şimşek hazırlan. Kafasını çıkartan olursa ben sıkarım kafasına." diyerek hızlıca içeri girdim. Arkamdan dikkatlice gelen Şimşek ile birlikte direk hazırlanmaya koşuyorduk. Buna zamanımız var mıydı emin değildim ama emin olduğum tek bir şey vardı. O da bu gün burada kan dökülecekti.

Masum olarak ölen bütün canlar için, haksız yere toprakta yatanlar için, daha doğmadan ölenler için kan dökülecekti. Gerekirse kan dökmek için kanımızı dahi verirdik ama onlara buradan çıkış yoktu.

Koşarak aşağı inmeye devam ederken bir yandan da kendimizi koruyorduk.

"KERİM BİLGİ VER." diye bağırdım. Hem kendimi hem de buradaki bütün erlerimi düşünmek zorundaydım.

"Komutanım çok fazlalar. Ve gelmeye de devam ediyorlar. En yakın birlik en az bir saate gelebilirmiş. Kamuran'ın adamları olduğuna eminim. Ama bu normal bir saldırı değil. Birini istiyorlar." dedi.

"Açık konuş Kerim." dedim kurşun sıkmaya devam ederken. Çok fazlaydılar.

"Komutanım Kamuran asla bu kadar adamı bir birliğe salacak kadar cesaretli biri değil. Tahminimce sizin burada olduğunuzu biliyor ve sizi almaya gelmişler. İster sağ ister diri." dedi bir bir kafalarını sıkmaya devam ederken. Göğsüme giren acıyla olduğum yerde dik üstü kaldım.

İlk kez vurulmamıştım. Nasıl bir acı olduğunu biliyordum ama onların bilmediği bir şey vardı. Salak biri değildim. Çelik yelek gidecek kadar önce vatanımı sonra da kendimi seviyordum. Akıllı olsalardı zaten göğsüme değil kafama sıkarlardı.

"Binbaşı Tehlike ,çık dışarı." diye yükselen anonsla kahkaha attım. Gerçekten buna inanmıştı şerefsiz. 

"Mikrofon getirin." dedim göğsümdeki çelik yeleğe giren kurşunu çıkarırken. Mikrofonu elime aldığımda gülümsedim. Onlara istediklerini verme zamanıydı.

~Karaca~Where stories live. Discover now