2.1

26.9K 1.5K 885
                                    

Bir köye gelmiştik. Her yer yemyeşildi. Hava İstanbul'a göre daha daha serindi. Evin önünde park etmiş bekliyorduk. Abim eve öyle yaralı bakıyordu ki canım acıyordu. Sen ne yaşadıysan hepsini yaşayacağım abi. Elimi elinin üstüne tuttum. Sanki yarım saattir bir yere baktığını yeni fark ediyordu.

"İçeri girmek zorunda değiliz. Biliyorsun değil mi? Eğer iyi hissetmiyorsan gidebiliriz." dedim. Kafasını sağa sola salladı.

"Hayır. Bunca sene kaçtım ama şimdi yüzleşme zamanı. Onlar gerçekleri öğrendi. Benim hayal dünyam olmadığını öğrendiler. Bu kadar zaman bana neden böyle bir şey yaptılar bilmek istiyorum." dedi.

"İyi olacak mısın?" dedim gözlerine bakarak. Kafasını salladı.

" Söz mü? "dedim emin olmak istediğimden.

" Söz güzelim, söz. "dedi. Arkamızdan annelerin arabası sonra ise abiler girdi. Hepsi arabadan inince abime döndü bakışlarım.

" Kolay olmayacak ama her şeyi öğreneceğiz. Tamam mı? "dedim. Gülümseyerek kafa salladı.

" Hadi bakalım koca oğlan. Gösterelim bakalım Binbaşı Kara ve Bozkurt kimmiş? "dedim. Arabadan indiğimizde çantamı koluma taktım. Arabanın kapısını kapattığımda yanıma gelen abim kolunu belimi sardı. Annemler yanımıza gelince eve doğru gitmeye başladık. Evin her yanında ağaç vardı. Onlar önden giderken belimde eşi olan abimle en arkadan gidiyorduk.

Kapı çalınmadan açıldı. İçeriden yaşlı bir kadın çıktı. Gözleri hemen annemleri buldu. Onlar sarılmaya devam ederken göz devirdim.

"Yapma Efekan. Oğlum gözlerin öyle kalacak." dedi kulağıma fısıldayarak. Gülmemek için kendimi sıktım. Kağan abim dışında hepsi elini öperek içeri girdi. Tam o anda gözleri bizi buldu. Önce Kağan abime sonra bana baktı. Gözleri doldu.

Bunca yaptıklarından sonra pişman mıydı? Ah hadi ama madem yapıyorsun niye pişmansınız? Kollarını açarak abimi bekledi. O belimdeki elini sıkılaştırdı.

"Oğlum" dedi kadın kırgınca.

"Oğlunuz değil Kağan Yiğit Bozkurt." dedi sert sesiyle. Bu sesini ilk defa duyuyordu. Kadın bakışlarını yere indirerek kafa salladı. Sonra bana elini uzattı. Öpmek? Ben? Hem de abimi üzen birini? Öpmek için burktuğu elini sıkarak bıraktım. Fazla samimiyete gerek yoktu.

Kadın bozulmuş bir şekilde bize baktı.

"Hadi içeri girelim. Dayınlar sizi çok merak ediyor." dedi heyecanla.

"Acaba neden merak etmek zorunda kaldılar?" dedi abim sertçe. Kadın gözlerini kaçırdı. Kaçırır tabi. Kadın arkasını dönerken eve girdik. Kocaman bir salon bizi karşıladı. Herkesin bakışları bize döndü. Ayağa kalkarak yanımıza geldiler. Dayım olduğunu düşündüğüm iki adam yanımıza gelerek ikisi de aynı anda sarılmak için geldiler. Abimle eş zamanlı olarak geri adım attık. Adamlar oldukları yerde durdular. Bütün odada gözlerimi çevirdiğimde iki tane orta yaşlı kadın, beş tane genç vardı. Muhtemelen ikisi benimle yaşıttı. Adamlar kafasını sallayarak kalktıkları yere tekrar oturdular. Annem seslendi.

"Kızım gel seni tanıştırayım." dedi. Abime gözlerimi çevirdiğimde kafa salladı. Tanımamı istiyordu demek ki. Abimin eli belimden ayrılmadan boş olan bir yere oturduk. Odadaki herkesin ilgi odağı bizdik. O sırada kapıda bizi karşılayan kadın konuşmaya başladı.

"Ben anneannen Fatma, kocam Osman. Çocuklarımız Semih dayın ve Salim dayın. Semih en büyükleri. Onların eşleri Bilnur ve Büşra. Semih ve Bilnur'un çocukları Mert, Doğu ve Batı. Salim ve Büşra'nın çocukları Rüzgar ve Arda." dedi. Kocam dediği adam bize bakmıyordu. En azından suçunu bilen biri. Herkes bizden bir adım beklerken abimin göğsüne yaslandım. Ellerimi beline doladım. Sanki buna ihtiyacı var gibi gelmişti. Beni kolları arasına aldı.

~Karaca~Where stories live. Discover now