1.2

36K 1.8K 561
                                    

Düşünüyordum da bu yaşadıklarımın hiçbirini hak etmemiştim. Ne öz bildiğim ailemden yediğim dayakları ne de sonradan bulduğum sandığım babamın sırtımdan vurmasını hak etmemiştim. Onlardan sadece sevgi beklemiştim ama onlar hayatımın içine sıçmayı seçtiler.

Küçükken karıncayı bile incitmeye korkan kızın şuan eli silah tutuyordu. O kız ülkesini koruyordu. O kız artık ülkesine yan gözle bakan herkesin başını eziyordu. Hayat ona bunu zorunlu tutmuştu. Başta asker olmak bir heves olsa da gittikçe daha da tutulmuştum bu mesleğe. Sadece mesleğime değil silahlarıma da aşıktım.

Şuan elimde sert bir kahve, önümde bütün kanıtlar, üstümde rahat kıyafetler vardı. Saatlerdir dosyaları ezberlemiştim ama bir sonuç yoktu. Cihangir denen adamın hiç kimsesi yoktu. Ne annesi ne babası ne de sevdiği... Kaybedecek kimsesi olmamak tabiri onun için yazılmıştı sanki. Kerem'i bile sevmiyordu ki o. Kerem sadece aptallığından bunu farkında değildi. O adam oğlum dediği kişiyi öldürmeye kalktı. Kızım dediği insanın acı çekmesini zevkle izledi. Böyle bir adamın kaybedecek tek şeyi olmuyordu haliyle.

Tarık denen adam elimizdeydi. Tek suçu bunca sene bu gerçeği bizden saklamasıydı. Belki daha önce söylese bunlar yaşanmazdı. Ama sanki eksik bir parça var gibiydi. Onu bulacaktım. Bir oğlu vardı. Karısı ile boşandıktan sonra annesinde kalıyordu. Tarık ise sadece hafta sonları görüyordu oğlunu. Onun zaafı oğlu ve hala sevdiği karısıydı. Bazı insanlar bir arada yapmıyordu ama ayrı da kalmıyordu. En basit tanımı buydu onların ilişkisi anlatan.

Kerem hala konuşmuyordu. Hafıza kaybını bahane ediyordu fakat çoğu şeyi hatırladığına emindim. Kanıtlayamıyordum işte. Zayıf noktası mesleğiydi onun. Mesleği sayesinde ailesinin intikamını alacağını sanıyordu. Ama yanılıyordu. O sadece bu intikamı hastalıklı bir şekilde istiyordu. Kafası yerinde bile olmayabilirdi. Ceza alması için elimden ne gelirse yapacaktım. O ki masum canların katili olduğunu kabul ediyordu o zaman hapislerde çürüyecekti.

Bir zamanlar o kadar aşıktım ki ona. Ya da ben öyle sanıyordum. Aslında yanında heyecanlanıyordum sadece mutlu oluyordum. Onunla sırdaş gibiydim. İçimi açıyorum. Beni anlıyordu. Beraber bir sürü operasyonlarda yer almıştık. Herkesin taktirini kazanıyorduk. Vurulduğu gün cebinden tektaş çıkmıştı. Önce şaşırmış sonra da iyi ki demiştim. İyi ki onu üzgün göndermedim öteki tarafa. Çünkü onunla evlenmeye hazır değildim. Duygularımdan emin değilidim çünkü nasıl hissedilir bilmiyordum. Hala bilmiyorum.

Önümdeki dosyaya bakarken yanıma gelen Asaf ile gözlerim ona çevrildi. Ellerinde bir battaniye vardı. Hava soğuktu ama üşümüyordum. Alışmışlık vardı sonuçta. Dağda kimse üşüyorum diye şikayet edemezdi.

"Saatlerdir yalnız başına Cihangir denen herifin dosyasını okuyorsun. Hepsini ezberlediğine eminim. Yarın yüzleşeceksin zaten neden bu kadar düşünüyorsun?"

"Onu konuşturmam lazım. Her şeyi kendi ağzıyla güzellikle söylemesi lazım. O adam boş gezenin boş tayfası değil. Elimdeki dellirler onu içerde en fazla yirmi yıl tutar. Bırak bana yaptıkları bütün ülkeyi ihanet uğrattı. Emrinde çalışan veya emrinde çalıştı herkesin hayal kırıklığı oldu. Bunun bir bedeli olmalı. Kerem ve Tarık bir şekilde itiraf eder ama Cihangir... "

Yanıma yaklaşarak elinin bir tanesinin yanağıma koydu. Baş parmağı yanağımda hareket ederken göz göze geldik. Bana sanki şey gibi bakıyordu. Abi...

" Sende kendimi görüyorum. Bir dosyaya saatlerce bakman, olayların içindeki en ufak ayrıntıyı yakalaman, şüphelerin... Bana benziyorsun. Yani hepimize benziyorsun."

"İnsan kardeşi olmadığı birine nasıl benzer? Siz söylemiştiniz bana kardeşiniz olmadığımı. "dedim.

Gözlerinde pişmanlık yer edindi. Önce pişmanlık sonra acı. Ellerini cebine atarak telefonunu çıkardı. Birkaç saniye sonra masaya üniformalı bir adamın resmini bıraktı. Gençti hem de baya gençti. Ne olduğunu anlamaya çalıştım.

~Karaca~Où les histoires vivent. Découvrez maintenant