8 || çaba isteyen hayallerimiz

21 5 0
                                    

5 yıl önce - Yeowol 14, Taehyung 15 yaşındayken:

Yemyeşil rengi olan, ucu bucağı görünmeyen çimlerin üzerinde her şeyden habersiz oradan oraya zıplayan kar beyazı tüyleri olan tavşanı gördüğümde elimdeki yayı refleks olarak orta bir yere fırlatıp tavşancığın peşinden koşturmaya başladığımda yokuş aşağı koşuşum sebebiyle rüzgar yüzüme sertçe çarpıyor, adeta saçlarımı geriye doğru çekiştiriyordu. Bacaklarım öyle hızlıydı ki bir an duramayacağımı sandığımdan ne olduğu belirsiz bir korku içimi kaplamış olmasına rağmen içimdeki çocuksu heyecan baskın gelmişti. Yokuş aşağı durmadan koşmama rağmen aramızdaki mesafeyi açan tavşanı kovalamayı bırakmam gerektiğine karar verip yavaşlamış ve durduğumda ellerimi dizlerimi dayayıp soluklanmaya çalışmıştım, fazla oksijenden mi suratıma şimşek gibi çarpan rüzgardan mı olduğunu bilmediğim yanan boğazım acil bir şekilde suya ihtiyaç duyuyordu.

Yavaş adımlarla yokuş yukarı tırmanıp yayımı fırlattığım yeri bulmaya çalışıyordum, her yer o kadar birbirine benziyordu ki bulamayacağımı düşünüp gereksiz bir gerginliğe kapılmıştım. Keşke bir sopa dikseydim düşüncesi içime pişmanlık kırıntılarını serpiştirdiği sırada tepede dikilen bir beden gözüme çarpmıştı. Bir elinde yayım duruyordu, diğer eli bol pantolonunun cebindeydi, artık solmaya başlayan gömleği her zamanki gibi pantolonunun içine sıkıştırılmıştı, yokuşun aşağısından bakıldığında tepedeki görüntüsü her gün görebileceğim bir manzara değildi. Yanına vardığımda elindeki yayı bana uzatmıştı.

"Teşekkür ederim."

"Önemli değil."

Bulunduğu yere oturup kollarını kendine çektiği dizine sardığında dünyanın en abes hareketini yapmış gibi kalakaldığımda kafasını bana kaldırmış ve oturmam için başıyla yanındaki boşluğu göstermişti. Sorgulamadan yanına oturduğumda her an babam arkadan bir yerden çıkacakmış hissiyatı dudak kemirtecek cinsten olsa da bu gerginliği dışa yansıtmayıp içimde bir yerlere gömmenin en iyi seçenek olduğuna karar vermiştim.

"Güneş batıyor."

"Her gün batıyor Taehyung. O kadar da ilginç değil." Söylediği cümleyi alaya aldığımda gevrekçe gülüp aynı ciddiyetsizlikle karşılık vermesini beklemiştim fakat dimdik ileriye diktiği suratında tek bir mimik oynamayışı bir sorun olduğunu düşündürtmüştü.

"Büyüyünce yapmak istediğin bir şey yok mu?"

"Var, herkesin vardır."

"Yapmak istediklerin aynı zamanda hayallerin mi peki?"

İlginç bir soru sormuş olsa da ne demek istediğini kolay bir şekilde anlamış olmanın getirdiği haklı heyecanı hissetmiştim.

"Hayır, hayallerim yapmak istediklerimden çok daha büyük. Yapmak istediklerim beni hayallerime götüren bir yol sadece."

Bu cevabı vereceğimi biliyormuş gibi bilmiş ve biraz da sinir bozucu bir edayla başını kollarını dolamış olduğu bacaklarına doğru eğip gülümsemişti.

"Büyüyünce ne yapmak istiyorsun?" dediğinde içimde yeşeren heyecan yaprakları dışarı dökülüp gözler önüne serilmek için can atıyordu.

"Bu köyün lideri olacağım, tıpkı babam gibi."

Söylediğim cümle Taehyung'u yutkundurduğunda yanlış bir şeyler söyleyip söylemediğimi anlamak içim cümlemi kafamda tartmaya başlamıştım ki bana doğru başını çevirişi beni alıkoymuştu.

"Harika bir lider olacaksın."

"Sağ ol Taehyung."

Harika bir lider olacağımı söylemesi birkaç saniye önce hissettiğim gergin hissiyatı anında dağıttında lider olup köyün başına geçeceğim gün için can attığımı hissediyordum. Gerçekten iyi bir lider olacağımı biliyordum, tüm varlığımla bunun için yanıp tutuşuyor gibi hissediyor ve kendimi başka bir yere ait göremiyordum. Ne de olsa babamın kızıydım, tabii ki iyi bir lider olacaktım.

Taehyung ayağa kalkıp pantolonununu silkelediğinde yalnızca onu izlemekle yetiniyordum ki işini bitirdiğinde ayağa kalkmam için elini bana uzatıp bakışlarını üzerime dikmişti. Pek emin hissedemeyerek de olsa uzattığı eline uzanıp tuttuğumda boğazımda kalan tükürüğün nedenini anlayamamıştım, köydeki diğer erkek çocuklarıyla vakit geçirmekten çok farklıydı Taehyung ile birlikte olmak. Diğerlerinin yanında asla gerilip heyecanlanmayacağım durumlarda bile heyecanımı kontrol edemiyordum. Tüm bunlara rağmen, en ufak hareketinde heyecan hissediyor oluşuma rağmen en mutlu ve en çok kendim olduğum yer onun yanıydı, beni yargılamayacağını bildiğim tek insan oydu, annem veya babam bile değil.

Elini tutup ayağa kalktığımda yaşına göre olgun ve yorgun bakan gözlerinin üzerimdeki baskısı saç diplerimden itibaren terletmişti beni, Kim Taehyung büyüyordu ve kabullenmek içimden gelmiyordu. Yaşı ilerledikçe benden de uzağa kayacakmış gibi bir düşünce zihnimin derinliklerinde saklanıp ara sıra günyüzüne çıkıp beni huzursuz ediyordu. Birkaç saniye bekleyişin ardından yukarı doğru hafif bir hareketle kıvrılan dudakları beni meraka düşürmüştü. Hoşuna giden bir şey mi vardı?

"Neden gülüyorsun?"

"Tavşanları görmek ister misin? Nereden geldiklerini biliyorum."

"Hah." demiştim kollarımı göğsümde birleştirerek. "Neden tavşanları görmek isteyeyim ki? Beni hala küçük bir kız mı sanıyorsun?"

Kıvrılan dudakları alaylı bir hal almıştı. "Az önce tavşanın peşinden at gibi koşan da bendim zaten."

"Ne? At mı? Sensin be at!"

Yeniden topladığım tüm enerjimi benden kaçmaya başlayan Taehyung'u yakalamaya çalışırken harcamıştım, ne iştir ki son zamanlarda uzayan boyu yüzünden ona yetişmem bir hayli zor olmuştu. Sonunda pes edip ellerini dizlerine yaslayarak soluklanmaya çalışırken ben de ne kadar nefessiz kalsam da sırtına yumruklarımı geçirmeyi ihmal etmemiştim. O da elimin ne kadar ağır olduğundan sırtındaki tüm kemiklerin kırıldığından falan bahsetmişti. O günün bir galibi var mıydı, varsa kimdi, inanın hala karar veremiyorum. İyi bildiğim tek şey ona karşı kazansam da kaybetsem hatırladığım en güzel anılardandı, Taehyung ve ben kır çiçeklerinin arasında koşuyor ve rüzgar ile yarışırken yüksek seslerimiz birbirine karışıyordu. O benden kaçıyordu, kaçmasına rağmen hala peşinde miyim diye ara sıra arkasını dönüp beni kontrol ediyordu. Bunu her yapışında ona daha da yaklaşmama rağmen yapmayı asla bırakmamıştı. Güneşin batışında ortaya çıkan kızıl renkler o güne imzasını atmıştı ve bana kalbimin savunduğu tek gerçeği hatırlatıyorlardı. Bu gerçek ise Kim Taehyung tarafından mağlup edildiğimdi.

Onu anılarıma kazımıştım. İsmini, görünüşünü ve ağzından çıkan her bir kelimeyi güneşin kızıllığına saklamıştım. Ona olan sevgimi hiçbir dalga batıramazdı, onu hatırlamama yıllar engel olamazdı, kalbinin üç santim yanında atan kalbimi mesafeler uzaklaştıramazdı. Çünkü güneş; yıllara, mesafelere, fırtınalara rağmen her gün batacaktı.

komorebi | taehyungWhere stories live. Discover now