Kalbimdeki bıçak yarası 28.Bölüm

1.2K 96 584
                                    

Ara yorumları unutmayın♥

Multi medyada Meg'in çok güzel bir şarkısı var "Papatya" onu açıp okursanız çok sevinirim. Evet kahveleriniz de hazırsa buyurun efendim herkese keyifli okumalar.🥰

Sen. Pardon “siz” demeliydim. Siz kaç yüzlüydünüz? Ben yanlışlıkla hangisini sevdim?

Özdemir asaf

Cemre'nin ağzından...

Şimdi biri çıkıp ömrünün sonuna kadar mutlu olmak ister misin dese;
Hiç düşünmeden tabii ki evet deriz.
Kalbimizin hüzüne de ihtiyacı olduğunu unutarak.. Hayatımıza şöyle bir baktığımız zaman mutlu olduğumuz zamanlar da var, hüzünlü olduğumuz zamanlar da. Bunların yanı sıra nötr olduğumuz zamanlar, yani mutluluk ve hüzün arasında kalmışlığımız da var.

Mutluluğu öyle bir tatdırmalıyız ki kalbimize bir alışılmışlık değil de mükafat olması lazım. Mükafat olması lazım ki vakti halimizin değerini bilelim. Mutluluk bir isim olarak değil de bir sevinç olarak kalsın içimizde.
Kalbimiz mutluluğu sevdiği kadar hüznü de sever. İçli bir şarkı dinlediğimiz de mesela, bir deniz kenarında yahut bir dost muhabbetinde hüznü arar gözlerimiz.
Ağlamak için sebepler üretir, kötü anıları hatırlatırız zihnimize.

Hüzün de, mutluluk da misafirdir kalbimize. Baş tacı edip ağırlar, hasret ve özlemle uğurlarız gönül kapısından. Demem o ki;
Allah bizi o kadar güzel yaratmış ki, hüzünsüz de yaşayamayız, sevinçsiz de. Ne yazık bir ömür mutlu olan insanlara; Hüzünlü bir şiirin mısralarında bulamayacaklar kendilerini, Gökyüzüne baktıkları zaman derin bir of çekemeyecekler, yıldızlara derdini anlatıp gecelerin değerini bilemeyecekler.

Ne yazık ki bir ömür hüzün dolu insanlara; Bilemeyecekler hayatın değerini, bir aile sofrasına oturup gülerek yemek yiyemeyecekler mesela, bir papatyayla dünyalar onun olmayacak ve bir kedinin başını şefkatle sevemeyecekler.Önemli olan, insanın hüzünlü veya mutlu yaşaması değil hâldaş. Önemli olan, insanın hüznü de, mutluluğu da güzel yaşaması..Acımasız olur hasretle yoğrulmuş özlemler..
Kendimden bilirim.

Olurda bir gün özler ve yanında olmamı istersen, bütün imkansızlarla rağmen gözlerini sımsıkı kapat ve elini kalbine götür. Beni ya kapanan gözlerinin ardındaki karanlıkta, yada aşkla çarpan yüreğinin heyecan dolu atışlarında bulacaksın..
Martılara simit atarken  uçuşan saçlarının arasından geçen rüzgar değil parmaklarım olacak.
En mutlu anlarında gözlerinden dökülen her damladaki sevinç ve ardından gelen ıslak gülüşlerindeki ahenk yine ben olacağım.

En sevdiğin romanın en heyecanlı satırında  yada dinlediğin bir şarkının nağmelerinde nefes almaya devam edeceğim. Yağan her yağmurda, yanaklarını öpercesine süzülerek gerdanına inen en sıcak yağmur damlası olacağım..
Belki de koklamak için uzandığın bir çiçeğin kendisi olacağım..
Yada saçlarına konan çok az ömrü kalmış bir kelebek..

Tamamen bitirmemizin  üstünden demem ne kadar doğru bilmiyorum, çünkü biz tam beni bırakıp gittiği gün bitmiştik. Neyse,  tam beş gün geçmişti. Cellat sözünü tutmuş ve gitmişti. Çünkü bu beş gündür okula bile gelmemişti. Bende o gün eve gelmiş aileme yani Barlas ve babama her şey anlatmıştım. Onlarda anlatıklarım dan sonra çok şaşırmış ve şok içine girmişlerdi ama hiç bir şey demediler. Sadece Barlas'ın sinirle elini yumruk yapıp duvara vurup, sinirle O kadından yine nefret etiğini ve öyle bir annemiz olduğu için hep utanmamız gerektiğini söyleyip   durdu, her gün dediği gibi.

CELLAT Where stories live. Discover now