'情感 [Duygular]

93 12 0
                                    

Beraber vakit geçirmiş ve tekrar tapınağın olduğu yere dönmüşlerdi. Hava kararmak üzereydi ve her buluşmalarında birbirlerinden ayrılmak istemiyorlardı; bu yüzden geceyi de beraber uyuyarak geçirirlerdi. Yibo elinde olsa her yerde onunla olmak isterdi.

Kıyafetlerinin kolları uzun olduğundan ve birbirlerine yakın yürüdüklerinden, el ele tutuştukları belli olmuyordu. Bunu yapmaya alışmışlardı.

Yürümeye devam etmiş ve bir şehre gelmişlerdi. Neresi olduğunu önemsemiyorlardı bile. Satıcı tezgahlarında duran eşyalara bakıp hoşlarına gidenleri alıyorlar ve gülüşüyorlardı. İnsanlar azalmaya başladığında Yibo tanıdığı bir yüz fark etti. Herkesten uzak olsalar da, böyle bir aksilik mümkündü. Bakışları ciddileşmiş ve Zhan'ı olabildiğince arkasında tutmuştu.

Saçları ve tarzı Yibo'ya benzeyen, lacivert kıyafetli genç, Yibo'ya yaklaştı ve hafifçe gülümsedi.

"Uzun zamandır görmüyorum seni."

Xiao Zhan o kişiyi tanımıyordu; ama Yibo'nun tanıdığını anlamıştı. Sadece onları izliyordu.

Yibo ciddiyetini bozmadan selamladı.

"Song Li Wei."

Li Wei, Song Hanedanı'nın genç efendisiydi. Ustalarının yakınlığı sayesinde Yibo ve Li Wei pek yabancı sayılmazlardı; fakat Yibo, şehrinde kimseyle yakın olmadığı gibi, Li Wei'e de pek ısınamamıştı.

Li Wei arkasında birleştirdiği elleriyle birlikte, bakışlarını Yibo'dan çekti ve Zhan'a yöneltti. Bir süre baktıktan sonra tekrar Yibo'ya dönüp konuştu.

"Yeni arkadaş edinmişsin."

Yibo, Zhan'ın tuttuğu elini arkasında saklıyordu; fakat Zhan , Li Wei'in bu sözünden sonra Yibo'nun elini bıraktı. Yibo bunu fark ettiğinde önce bıraktığı eline daha sonra Zhan'ın yüzüne bakmıştı. Haklıydı. Ortaya çıkmaları her ikisi içinde kötü olurdu; bu yüzden Yibo bir şey demedi.

Song Li Wei, Zhan'a dönüp samimi bir tonda konuştu.

"İsmini öğrenebilir miyim?"

Zhan gülümseyerek cevapladı. Soy adını söyleyemeyeceğini biliyordu.

"Zhan.. Evet Zhan desen yeterli."

Li Wei anlarcasına kafa sallamıştı. Gözlerini kısıp Zhan'a daha da yakınlaştı ve yüzünü inceledi. Yibo'nun bakışları elinde olmadan sinirli bir hale bürünmüştü.

Li Wei, gözlerini Zhan'la buluşturup konuştu.

"Ne güzel gözlerin var."

Yibo, Zhan'ın kolundan tutmuş ve kendine yaklaştırmıştı. Li Wei'e karşı daha öfkeli bir tonda konuştu.

"Bu seni ilgilendiriyor mu?"

Zhan da en az Yibo kadar rahatsız olurken Li Wei gözlerini Zhan'dan çekip yanıtladı.

"Hayır, tabii ki ilgilendirmiyor. Neden bu kadar sinirlendin ki?"

Yibo onun saf ayağına yattığını hissediyordu. Öfkesinden, bir şey düşünemedi ve göz korkutucu bakışlarla Li Wei'e baktıktan sonra hafifçe omzuna çarparak geçti. Bir yandan da Zhan'ın kolundan tutuyordu.

Hızlıca yürürlerken en sonunda beraber bir hana girmişlerdi. Hava kararmıştı. Yibo oturmuş ve düşüncelere dalmıştı. Az önce hissettiği duygu neydi? Kıskançlık mı? Tam olarak böyle denemezdi; çünkü Zhan'ın onu bırakmayacağını zaten biliyordu. Sadece Li Wei'i sevmiyordu ve bu hareketleri onu daha da sinirlendirmişti.

Zhan, Yibo'nun yanına oturdu ve ona döndü. Yibo'nun ciddi bir şekilde durduğunu ve öfkeli olduğunu fark ettiğinde dalgaya almak istemişti.

"Bir an döveceksin sandım."

Yibo asık suratı ile konuştu.

"Şimdiye kadar dövmediğim için şanslı."

Zhan, Yibo'nun Li Wei'ye karşı bir nefreti olduğunu anlamıştı; bu yüzden sorgulamadı ve Yibo'nun kafasını dağıtmaya çalıştı. Elini Yibo'nun yüzüne yaklaştırıp iki yanağından sıkmıştı. Bu haline bakıp güldü. Onu mutlu edeceğini düşünmüştü. Yibo ise sadece düz bir ifadeyle konuştu.

"Ne yapıyorsu-"

Zhan, Yibo'nun dudağına bir öpücük kondurup onun sözünü kesmişti. Amacı tekrardan şakalaşıp onu güldürmekti.

"Moralini düzeltmeye çalışıyorum."

Yibo bu sefer gülmemiş, donup kalmıştı. Ondan asla bıkmıyordu ve doyamıyordu. Ona bakmaya, onunla temas etmeye doyamıyordu. Bu tamamen duygusal bir çekimdi. Aklının bir köşesinde ise hala Li Wei'e olan siniri vardı; bu yüzden de ne yaptığını bilmiyordu. Aklı uçup gitmişti.

Zhan'ın ensesinden tutup dudaklarını, dudaklarına bastırmıştı. Zhan'ın şakalaşmak amaçlı yaptığı gibi değildi. Sıcaklığını hissedebiliyordu. Zhan ilk başta şaşırsa da dudaklarını aralamış ve karşılık vermişti. Gözlerini kapatmışlardı bile.

Birbirleri için her zaman ilk olmuşlardı. Bu duyguları hissettikleri ilk insan birbirleriydi, ayrıca sonsuzdu. Fark etmeden yatakta, yatar konuma gelirlerken Yibo dudaklarını Zhan'dan çekti. Nefesleri birbirlerini hissederken, derin bir tonla konuştu.

"Gözlerin güzel olan şeylerden sadece bir tanesi."

Sky Blood Red || YizhanOnde as histórias ganham vida. Descobre agora