'擔心 [Endişe]

152 14 0
                                    

Bu iki Hanedan arasında ki düşmanlık hala devam ediyor. Ne yazık ki bu, iki gencin kaderini etkiliyor. Onlar suçluluk duygusu hissetmiyorlardı; fakat adaletsiz dünyada, birbirlerini sevmek diğerlerinin gördüğü en önemli suçtu.

-

Zhan ve Yibo, karşılıklı bir şekilde otururlarken, Yibo söylediği şeylerden ötürü hala tuhaf hissediyordu. Gerginlikle elinde tuttuğu çubuğu tabağa doğrultuyordu. Xiao Zhan ise ondan farklı sayılmazdı; fakat utanmalarının bir anlamı yoktu. Birbirlerini uzun zamandır tanıyorlar ve kalplerinde seviyorlardı. Şimdi tek fark bunları birbirlerine söylemek olmuştu.

Zhan bunları düşündükten sonra boğazını temizledi ve sessizliği bozdu.

"Tamam. Bir şey olmamış gibi davranalım. Hadi yemeğini ye. Soğuyacak."

Yibo kendine gelmiş ve Zhan'ın dediklerinden sonra hafifçe gülümsemişti. İşin aslı sık sık buluşamıyorlardı; bu yüzden genellikle mektuplaşırlardı. Beraber oldukları zamanlarda ise yemek yer, gezer veya manzara seyrederlerdi.

İkisi de bir şey olmamış gibi davranıp yemeklerini yerlerken, kulakları istemsizce diğerlerinin konuştuğu konuları dinliyordu.

"Xiao Jing ve Wang Kuan'ın en son yine tartıştıklarını biliyor musunuz?"

"Ne zaman?"

"Song Hanedanı barış sağlamak adına onları bir araya getirmiş ama onlar barışmak yerine daha da kızgınlık yaratmışlar."

"Ne demişler?"

"Wang Kuan, Xiao Jing'i küçümsemiş. Xiao Jing de onun, o kadar yetenekli olmadığını, kendini beğenmemesi gerektiğini söylemiş."

"Cidden mi?"

Topluluk aralarında konuşmaya devam ediyordu.

Söyledikleri doğruydu; fakat bu bir kaç ay önce yaşanmıştı. O zamandan beri Yibo ve Zhan'ın buluşması daha da zor bir hal almıştı. Yibo nedensizce suçluluk duyarcasına Zhan'a baktı. Zhan'ın ise gülümseyen bakışlarının yerini üzgün ve umutsuz bir ifade almıştı. Bu bir insanın, bir hayalete aşık olması gibi hissettiriyordu. İmkansızdı ve onlar bu imkansızın içindelerdi.

Gelecekte karşılarına neler geleceklerini az çok tahmin ediyorlardı; fakat birbirlerini üzmemek için bunları birbirleriyle paylaşmıyorlardı. Yibo, Longhai'a gitmek ve Zhan'ın yanından ayrılmak istememişti.

"Bugün benimle kalsan olur mu?"

Yibo'nun sorduğu soru ile Zhan kafasını kaldırdı ve Yibo'ya baktı. İlk başta şaşırsa da kendisini toparlayıp olumlu anlamda kafasını sallamıştı. Ustalarına yalan söylemeye ise alışıklardı.

Güneş çoktan batarken, insanlar dağılmıştı. Günün en güzel saati başkalarının sözleri olmadan, baş başa geçirdikleri gece saatiydi. Handa bulunan bir odanın içindeydiler, Yibo düşüncelere dalmış bir şekilde pencerenin önünde duruyordu. İki elini arkasında birleştirmişti. Geleceği düşünmek istemiyordu; ama bu endişeler onu rahat bırakmıyordu.

Zhan yanına geldi ve onunla birlikte pencereden gökyüzünü izlerken konuştu.

"Endişelisin değil mi?"

Yibo derin bir nefes vermişti.

"Diğerleri umurumda değil ama ustalarımız beni endişelendiriyor."

Xiao Zhan cevap vermemişti. Onu avutmak için cümleler söylemek isterdi ama kendisi de onunla aynı fikirdeydi. Bakışlarını yere yöneltti. Yibo onun ifadesini fark ettiğinde, Zhan'a dönmüş, hızlı bir hareketle iki elini tutmuştu. Onu böyle görmek istemiyordu.

"Üstesinden geleceğiz. Mutlaka seni koruyacağım."

Xiao Zhan, Yibo'yu dinlediğinde tekrardan gülümseyebilmişti. Ellerini çekti ve hafifçe Yibo'nun omzuna vurup gülerek konuştu.

"Önce kendini koru."

Yibo, Zhan'ın bu gülüşüne karşı gülmüştü. Tek düşünmek istediği şey Zhan'ın ne kadar güzel göründüğüydü. Bunu ona bakarken düşünüyordu. Çoğu zaman ona bakarken dalıp giderdi bile. Zhan ise Yibo'nun uzun süre kendisine baktığını fark ettiğinde, gözlerini kısmış ve yüzünü Yibo'ya yaklaştırıp gözlerinin içine bakmıştı.

"Böyle daha iyi bakabiliyor musun?"

Yibo, Zhan bu kadar yakınındayken ne yapacağını bilemiyordu.

Yüzünün her bir yanını incelemişti. Tek cümleyle, ona hayrandı ve bir hayranın, sevdiği kişiye sahip olması dışında güzel hiçbir şey yoktu. Yibo onunla karşılaştığı için kendini çok şanslı hissediyordu. Sağ elini kaldırdı ve avuç içiyle Zhan'ın yüzünü kavradı. Baş parmağı ile yanağını okşarken Zhan ise sadece Yibo'nun gözlerine odaklanmıştı.

Yibo derin sesiyle ve içten bakışlarıyla konuştu.

"İyi ki beni buldun."

Xiao Zhan gülümsemişti. Aynı Yibo gibi içten bakışlarıyla, tereddüt etmeden karşılık verdi.

"Asıl sen beni buldun."

Sky Blood Red || YizhanWhere stories live. Discover now