'復仇 [İntikam]

94 12 0
                                    

Yibo, Zhan'ın bir şeyler bildiğini fark ettiğinde ona dönmüştü. Zhan'ın bakışlarını ilk kez bu kadar sinirli görüyordu. Ne olduğunu anlamak için tekrar kadına dönmüştü.

Kadın dik başlılığını sürdürürken cevapladı.

"Evet, benim."

Yibo, olan biteni anlamak için Zhan'a "O kim?" diye sorduğunda Zhan sinirli bakışlarını kadından çekmeden cevapladı.

"Ustamla konuşurken gördüm, elinde bir zarf vardı."

Yibo'ya döndü ve devam etti.

"Sadece Wang hanedanıyla ilgili bir şeyler konuştuklarını duyabilmiştim."

Yibo biraz düşündükten sonra zihninde ki yapbozlar birleşmişti. Xiao ve Wang hanedanı arasında yıllarca iletişim olmamasına rağmen kendisine verilen mektubun şüpheli olduğunu baştan anlaması gerektiğini düşündü ve kendini suçladı; fakat her kötü olayda iyi bir şey daha vardır. O mektup onların tanışma sebepleriydi.

Ortaya çıkmalarının nedeninin bu kadın olduğunu da anladıktan sonra Yibo da en az Zhan kadar sinirli bir ifade ile konuştu.

"Bizim görüştüğümüzü de mi sen söyledin?!"

Kadın inkar etmemişti.

"Doğru."

Xiao Zhan sadece neden bunları yaptığını öğrenmek istiyordu. Amacı neydi? Bu bir plansa neden bu planın sonu Zhan ve Yibo'ya dokunmuştu?

Sesini yükselterek konuştu.

"Mantıklı bir neden söyle."

Kadın kaşlarını çatmış ve onlara yaklaşıp en az Zhan kadar sesini yükseltmişti.

"Hatırlamadın mı? Adım Ru Yue. Hala mantıklı bir neden mi söylememi istiyorsun!?"

Zhan hatırlamaya çalışırken, konuşmak için dudaklarını araladı; fakat Ru Yue sözünü kesti.

"Sen-"

"Xi Feng'ın ölümünden kim sorumluysa, intikamımı alacağım."

Ru Yue, Xiao Xi Feng'ın sevdiği kadındı. Yakın zamanda evlenmeyi planlamışlardı; fakat Xi Feng o savaşta zehirlenerek ölmüştü. Ru Yue ise onun intikamını almak adına hanedanlar arasında yalan dedikodular yayarak onları birbirine düşürmek istemişti.

Yibo ve Zhan onun kim olduğunu hatırladığında Zhan cevap vermemiş ve düşünür bir şekilde bakışlarını yere çevirmişti. Yibo ise hakkını savunmak istiyordu.

"Peki bunun bizimle ne ilgisi var?"

Söylediği cümlenin hemen ardından Zhan'ın pişman tonda ki sesini duydu.

"Bizimle değil ama benimle bir ilgisi var."

Yibo, Zhan'ın ne demek istediğini anlamamıştı. Ona döndü. Onu böyle üzgün görmekten nefret ediyordu. Zhan tekrardan bakışlarını kadına yöneltirken, dürüst bir tonda konuştu. Yaptığı itiraf Yibo'yu bir şoka sokmuştu.

"Xiao Xi Feng'ı ben öldürdüm."

Yibo ilk başta duyduklarına inanamamış gibiydi. Xi Feng'ın o savaşta zehirlenerek öldüğünü biliyordu. O zehri, Zhan vermişti. Bu gerçek Yibo'yu şaşırtmaya yetiyordu. Küçücük hayvanlara bile kıyamayan Zhan nasıl birisini öldürebilirdi? Onun hakkında her şeyi bildiğini sanırdı ve onun birisini öldüremeyecek kadar temiz kalpli olduğunu düşünürdü.

Her ne kadar buna şaşırsa da Zhan'ın doğru olan şeyi yaptığını biliyordu. Öldürdüğü insan masum değildi. Özellikle de kendi hanedanına, Wang Hanedanı'na oldukça zarar vermişti. Bu yüzden Zhan'a karşı olan güveni biraz bile sarsılmamıştı. Sadece bunu ondan beklemediği için oldukça şaşkındı.

Ru Yue'nin gözleri öfkeyle dolarken elinde tuttuğu kılıcı kınından çıkardı.

"Bir can borçlusun."

Yibo, Ru Yue'nin, Zhan'a doğru yaklaştığını gördüğünde şaşkın bakışlarına bir son verdi. Zhan'ı hafifçe itmiş ve kendi kılıcını çıkarıp Ru Yue'yi engellemişti.

"Kendine gel. Adam yüzlerce kişiyi öldürdü. Buna göz mü yumsaydı?"

Zhan, Yibo'nun onu savunduğunu gördüğünde duygulanmıştı. Gözleri hafifçe dolu bir şekilde ona baktı. Yibo'nun kendisine hala güvendiğini anladı. Bu onu içten içe mutlu etmişti. Ru Yue ise kimseyi dinlemek istemiyordu. Yibo ile kavga etmeye başlamışlardı bile.

Zhan'ın şehrinde dövüş sanatları diye bir şey olmasa da, önceden bildiği teknikler hala vardı; yine de kılıcı olmadığı için aralarına girmenin sadece fazlalık olacağını düşündü; sonuçta Yibo dövüş sanatlarında iyiydi; fakat Ru Yue'deki hırsın da göz korkutucu olması göz ardı edilemezdi.

Yibo kılıcıyla kendini savunmaya devam etmiş, enerjisi ise oldukça tükenmişti. Ru Yue'nin son kılıç hamlesine engel olamadı. Keskin nesne karnına gelirken hissettiği acı ile yere çöktü.

Xiao Zhan, bunu fark ettiğinde gözleri irileşti. Hemen Yibo'nun yanına eğildi. Ona bir şey olma düşüncesi Zhan'ı her şeyden daha çok korkutuyordu. Eğer Yibo'ya bir zarar gelirse, kendisine de gelsin isterdi. Endişeli bir şekilde tüm dikkatini Yibo'ya verdiğinden, Ru Yue bunu fırsat bilmişti. Onun tek istediği sevdiği kişinin intikamını almaktı. Kanla kaplı kılıcını Zhan'a yöneltti.

"Dikkat et!"

Yibo acı içinde bile olsa kılıcı fark etmişti. Ayağa kalktı ve hızlı bir hareketle geri çevirip kılıcını Ru Yue'nin göğsüne sapladı. Eğer birisi Zhan'a zarar vermeye kalkışırsa o kişiyi öldürürdü. Hem de pişmanlık bile duymadan.

Kılıcını sert bir hamleyle geri çekerken Ru Yue kan kustu ve yere düştü. Kılıç kalbine gelmişti; yaşamasının imkanı olmadığını biliyordu. Gözlerini kapattı.

Zhan son anda hızlıca olup bitenlerden sonra şaşkın bir ifade ile Ru Yue'nin bedenine bakmış ve pişmanlık duyarcasına Yibo'ya dönmüştü. Onun için Xi Feng'ı öldürmek bile çok zor olmuştu; çünkü kalbi ve vicdanı her şeyin önüne geçiyordu.

Yibo ise omzunu kaldırıp indirdi ve Zhan'a döndü. Eliyle karnında ki yarayı tutarken, zorlukla konuştu.

"Hak etmişti. Gördün mü? Katil olmakta bile sana eşlik ediyorum."

Sky Blood Red || YizhanWhere stories live. Discover now