Hoşçakal kara çocuk 27. Bölüm

Start from the beginning
                                    

Ne ben onu affederdim nede o annesinin katilinin kızını artık isterdi. Bizim hikayemiz buraya kadardı zaten, hiç başlamamıştı ki bitsin. şimdi de yolun sonuna gelmiştik burda sonsuza kadar ayrılacaktık. Yüzüme alaycı bir gülümseme yerleştirip yutkundum ağladığım için gözlerim kızarmıştı. Konuşmak istiyordum ama sesim çıkmıyordu. Ona "Sana da elveda kalbimin katili." Demek istiyordum. Ağzımı açmam ile kapamam bir oldu. Şuan acınası bir haldeydim onun elinden sımsıkı tutup gitme bize bir şans ver. Biz ikimiz bunu hak ediyoruz demek istiyordum o kokusunu deli gibi içime çekmek istiyordum.

Ama ne ben ona elimi uzatıp "Affettim seni" derdim nede o annesine yapılan ve benden aldığı o saçma sapan intikam olayından sonra gelirdi. Kalbim şuan çok acıyordu. Evet beni önceden de bırakmış arkasını dönmüş gitmişti, peki şimdi bana hayatından tamamen gideceğim dediğinde kalbime neden bir keskin bıçak saplanmış gibi hissetim. Neden şuan kalbim göğüs kafesimden çıkarıyorlarmış gibi canım acıyordu. Benim bu anlattığı şeylerden, eskiden bana yaşattığı şeylerden dolayı artık canımın yanmaması lazımdı.

Bunlara alışmış bir kızdım, benim ona ağzıma geleni söyleyip arkamı dönüp gitmem lazımdı! Peki neden şimdi konuşmayı bir kenara bırak adım atacak mecali kendimde bulamıyordum. Yaramda bir sızı hissetmem ile ağzımdan bir inilti çıkması ile elim yarama kaydı. Cellat'ın bunu görmesiyle hızlı adımlarla yanıma geldi. O da elini yarama koyduğum elimin üstüne koydu ve korkuyla ve bir o kadar da endişeli bir sesle konuşmaya başladı.

"Ne oldu? Yaran mı acıdı. Elini çek bir bakayım kanamış mı diye? Belki de dikişlerin açılmış olabilir. Beynimi sikeyim, seni hastaneden çıkarıp buraya getirdim bide aptal, aptal konuşuyorum senin ne hissedeceğini umursamadan."

Benim için endişelenmesi, panik olup yarama bakıp korku dolu gözlerle gözlerime bakmasıyla o kadar tatlı duruyordu ki. Onu ilk kez böyle benim için endişelenirken görüyordum ve ister istemez bu çok hoşuma gitmişti. Cellat benden cevap bekler gibi gözlerimin içine bakarken onun bu hâline kahkaha atmaya başladım, çünkü çok tatlı duruyordu.
Kahkaha atmam ile yüzündeki endişeli yüz ifadesini sildi ve anlamayan bakışlarla bana bakmaya başladı.

Bir dakika sonra Cellat'ın bana bakan şaşkın bakışları kayboldu. Gözleri gülüşüme kaydı ve onun da yüzünde bir gülümseme oldu, bir buçuk yıldır görmediğim dudağının her iki kenarının biraz üstünde iki tane gamzesi ortaya çıktı. Kahkahı mı kesip bende yüzümdeki küçücük tebessüm ile onun o mükemmel gamzesine baktım.

Ne kadar ben ona baktım, o bana ne kadar baktı bilmiyorum ama beni kendime getiren Cellat'ın konuşması oldu.

"Bize çok yazık ettim ben. Seni çok üzdüm, üstelik bunların hiçbirini hakketmedin." Dedi sesinin titremesini umursamayarak.

Cellat'ın konuşması ile gözlerimi onun gözlerinden çekip başımı gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes verdim. Yüzüme bir acı tebessüm oluşturup konuşmaya başladım.

"Hastanedeyken...hep camdan gökyüzüne bakardım geceleri. İstanbul'da çok ışık olduğu için yıldızlar gözükmezdi ama bir tanesi gökyüzünde tek vardı ve kendisini çok belli ediyordu, o kadar güzel parlıyordu ki sanki bana ben burdayım diyordu. Bende o yıldıza senin adını vermiştim, sanki ordaki yıldız sendin ve hep yanımdaydın, yada ben öyle düşünmek istedim. Bunu sanmamın nedeni hep içimde bir umut vardı, belki gelirsin diye gözüm hep kapıdaydı. Beni aldattığına inanmıyordum inatla inanmak istemiyordum. Kalbim hep senin beni aldatmana inanmıyor ve bunun için de seni sevmekten vazgeçmiyordu. Bende o dört duvarın içinde seni bekledim hep, belki gelirsin diye. Ama sen gelmedin, sen gelmeyince bende o zaman öldün sandım. Çünkü dedim anca o zaman gelmez diye.
Ve hep o yıldızla dertleştim sabaha kadar. Çünkü sabah olunca kayboluyordu direk. O kaybolunca bende ağlayarak yatağa girer ağlaya ağlaya uyurdum."

CELLAT Where stories live. Discover now