2.3

1.1K 106 74
                                    


Yıllar boyunca kötü olduğunu addettiğin şeyler günün birinde keskin bir dönüş yapıp aslında o kadar da kötü olmadıklarını sana gösterdiklerinde insan ister istemez şoka uğruyordu. Kabul ettiğimiz gerçekliğin ruhumuza, zihnimize nasıl ilmek ilmek işlendiğinin farkında olmak o an imkansız geliyordu. Sonuçta sen hayatın boyunca onun kötü olduğuna inanmışsın, şimdi nasıl birdenbire değişime uğrayabilirsin ki?

"Sence çalışma masamı o köşeden alıp camın önüne koysam daha ferah bir çalışma alanım olmaz mı?" Yiğit eliyle sanki masayı tutuyormuş gibi yapıp camın önüne bıraktı. Yiğit, Yağız ve benim fotoğraf çekinme serüvenimizden sonra Yiğit'in odasına çıkmıştık ve yaklaşık yarım saattir Yiğit'in odasını yeniden dekore etmek için söylediği şeyleri dinliyordum. Dinliyorduk diyemeyecektim çünkü Yağız efendi çoktan uykunun kollarına dalmıştı. Bu seste nasıl uyuyabiliyordu onu da bilmiyordum. Her 5 dakikada yaptığım gibi bir kez daha Yiğit'in yatağına bakıp güvenli bir şekilde uyuduğundan emin oldum. Yiğit onun yatakta düşmeden yatabileceğini söylese de ben tedirgin olmuştum. Yaralanan bir çocuk görmeyi hiç istemezdim. "Han sen beni dinliyor musun?"

Oturduğum tekerlekli çalışma sandalyesini döndürüp ona bakmamı sağladı. Gerçekten onu dinlemediğimi düşünüp kızmış olmalıydı. Yanakları kızarmıştı ve sanki sinirlendiğinde otomatik olarak kalkan saçları darmadağın olmuştu.

"Dinliyorum ama ne önerisinde bulunacağım anlamıyorum. Hayatımda hiç ev dekore etmedim. Evde olan şey en başında neredeyse hep orada kalır. Değişim yapmayı sevmiyorum."

"Çok sıkıcısın. Bunu biliyorsun değil mi?"

Omuz silkerek ayağa kalktım. Oturmaktan gına gelmişti. Yiğit'in bakışlarını üzerimde hissederken yatağının arkasındaki kitaplığına gelmiştim bile.

"Sen kitaplarını renklerine göre mi dizdin? Geçen sefer böyle değillerdi." Ellerimi adeta gökkuşağı oluşturan kitapların üzerinde gezdirdim. Böyle dizebilmek için çok uğraşmış olmalıydı.

"Fark edeceğini düşünmemiştim." Yanıma geldi. Bazen onun insanları hemen okuyabildiğini düşünüyordum bazen ise tamamen körleşiyordu. Ona karşı her şeyi büyük bir farkındalık ile seyrettiğimi hiç mi anlamıyordu?

"Gözüme çarptı." Üst raflardaki mavi renkteki kitabı elime aldım. Koyu mavi ve beyaz tonlarındaydı.

"Mavi rengi sevdiğini biliyordum." dedi Yiğit seçtiğim kitaba bakarken. Kitabın ismini okuduktan sonra arkasını çevirip okumaya başladım. "Okumak istiyorsan alabilirsin."

"Ve sonunda ikisi de ölür." dedim kitabın ismini yüksek sesle okuyarak. "Eğer kitabın sonunda ikisi de ölecekse okumak istemiyorum." Kitabı yerine koymak yerine Yiğit'in göğsüne bastırdım. Eliyle kitabı tuttuğunda yüzünde garip bir gülümseme vardı.

"Niye mutsuz sonları kaldıramaz mısın?" Dalga geçiyordu ama haklıydı. Mutsuz sonları sevmezdim. Kitabı tekrar bana uzattığında geri aldım. Kabul, kitabı gerçekten merak etmiştim. "Oku, sonra gelir benim omzumda ağlarsın. Sana her zaman rezerveler." Omuzlarını pat patladığında güldüm.

"Aşağıdakiler ne durumda sence? Buraya geldik yardım etmiyoruz kimseye."

"Birazdan ineriz."

Kitabın sayfalarını yavaşça çevirip içindeki birkaç kelimeyi okudum. Elbetteki böyle bir şey anlaşılmıyordu. Eve gidince mutlaka okuyacaktım.

Kitapta fark ettiğim bir başka şey ise gerçekten yıpranmış olmasıydı. Sanki defalarca okunmuş gibiydi. Bu kitabı bu kadar özel yapan neydi o an için anlayamamıştım.

Orta sayfalara geldiğimde gördüğüm küçük kağıtla durdum. Katlanmıştı ve içinde ne olduğunu anlayamamıştım. Yiğit o sıra Yağız'la ilgilendiği için beni görmüyordu. Kağıdı açıp bakmak istedim. Kitabı koltuk altıma alıp kağıdı açmak için elime aldım.

Asla,belki&tamamWhere stories live. Discover now