26. Bölüm: Ödül Yemeği

365 15 0
                                    

Çok şık bir restoranın önüne geldiğimizde heyecanla arabadan indim. "Eser burası çok güzel!" dediğimde güldüler. İçeri girdiğimizde bizim yaşlarımızda bir garson bizi kapıda karşıladı. 

Gülümseyerek "Hoşgeldiniz." dedikten sonra ekledi. "Rezervasyonunuz var mı?" 

"Okyanus Kozcuoğlu." dediğimde kafasını kaldırıp şaşkınca bana baktı. 

"Bir sorun mu var?" 

"Asrın Bey'e benzettim soy adınızı." Dedem mi? Nereden tanıyor ki?

Güldüm. "Kendisi benim dedem olur." 

"S-siz. Affedersiniz. İstediğiniz yere geçebilirsiniz." Ne bu endişe ne bu tavır?

Çağan "Bizim ne ayrıcalığımız var?" diye sorduğunda adam "bu restoranın sahibi Asrın Kozcuoğlu." dedi. Oha! Dedeme bak sen bizi hiç haberdar etmiyor. İnsan açılışa bari çağırır.

Çağan ile göz göze geldiğimizde ikimizin de aynı şeyi düşündüğüne yemin edebilir ama kanıtlayamazdım. 

Masamıza geçtiğimizde Ege gülerek "şunlara bak. Yatlar, katlar, restoranlar havada uçuşuyor. " dedi. Hepimiz kahkaha attığımızda garson menüleri getirdi. 

Az sonra aynı garson siparişlerimizi almak için geldiğinde körili makarna istedim. 

Nur "Ee nereyi yazmayı düşünüyorsunuz?" diye sorduğunda "ben İstanbul Üniversitesinin İngiliz Dili Ve Edebiyatı bölümünü yazmak istiyorum." dedim. 

"Karadeniz Teknik Üniversitesinin Gemi İnşaatı Ve Gemi Makinaları Mühendisliği bölümünü yazacağım." Bunu söyleyen Eser'di.

Yaz bana bakarak "canım kankamı yalnız bırakacağımı düşünmediniz herhalde. Ben de İstanbul Üniversitesinin Adli Bilimler bölümünü yazacağım." dediğinde ona öpücük gönderdim.

Çağan Yaz'ı korkutmak için sesini değiştirerek "Bir gün öldü sandığın insanlardan birisi gözlerini açacak ve arkandan yavaşça omzuna dokunacak. Sen çığlık atarak arkana döndüğündeyse sırıtarak 'ben daha ölmedim.' diyecek." dediğinde kahkaha attım.

Yaz gözlerini devirerek Çağan'ın omzuna yumruk attığında garson yemeklerimizi getirdi. "Afiyet olsun efendim." 

Yemeklerimizi yerken Yaz kolumdan dürterek "şuradaki deden değil mi?" diye sordu. Kafamı işaret ettiği tarafa doğru çevirdiğimde şok oldum. O yanındaki kadın mı? 

Kafamla Yaz'ı onayladığımda Çağan'ı dürttüm. "Şu tarafa bak. Dedem ve yanındaki kadına." dediğimde masadaki herkes gösterdiğim tarafa odaklandı. 

"Oha!" 

"Adama bak be! Bu yaştan sonra fanfinifinfon derdinde." Ege'nin bu söylediğinden sonra sinirlenip sırtına yumruk attım. Eser kahkahalarla gülüyordu. 

"Komik mi sevgilim? Dedem elden gidiyor burada sen gelmiş gülüyorsun."

O sırada dedem ve yanındaki tanımadığım kadının başlarına restoranın çalışanları üşüşmüştü. E adam buranın sahibi sonuçta olacak o kadar.

Başlarındaki insanlar gittikten sonra ayağa kalktım. Tam gideceğim esnada Eser kolumdan yakaladı. "Nereye gidiyorsun sevgilim?"

"Dedeme hesap sormaya!" dediğimde Çağan "ben de seninle geliyorum." dedi. Eser gitmememi söylese de onu dinlemedim. Kolumu elinden kurtardığımda koşar adım onların oturduğu masaya gittim. 

Dedem bizi gördüğünde şok içinde bir bana bir Çağan'a bakıyordu. Masadaki kadın "bu tatlı çocuklar kim Asrın?" diye sorduğunda sinirle "tanıştırayım. Biz dedemin torunlarıyız. Yani Asrın Bey'in." dedim. Dedenin torunu mu? Cidden mi? Ben dedenin dayısı falan olduğunu düşünmüştüm. 

Kadın anlamaz gözlerle dedeme bakarken ekledim. "Peki siz kim oluyorsunuz hanım efendi?" dediğimde dedem araya girdi. 

"Ayten Hanım benim arkadaşım." dediğinde sahte bir kahkaha attım ve kadına gözlerimden alev çıkartacak şekilde bakmaya devam ettim.

"Hangi türden? Evlenilecek türden mi, yoksa eğlenilecek türden mi?" dediğimde dedem sesini yükseltti. Bana.

"Yeter Okyanus! Ne biçim konuşuyorsun? Çok ayıp oluyor, sana hiç yakıştıramadım. Ayten Hanım benim arkadaşım. Bu kadar!" Gözlerim dolmuştu. Bana kim bağırırsa bağırsın umurumda olmazdı ama dedem... Dedem benim için başkaydı.

Sesim titreyerek "Öyle mi dede?" dediğimde kadın araya girdi. 

"Yapma Asrın, üstüne gitme kızın. Onu da anlamak lazım." Ona o kadar şey söylediğim halde hala beni koruyor olması içimin acımasına neden oldu. Çok sert çıkışmıştım. Ayrıca hoş olmayan sözler söylemiştim. Dedem de bir bireydi ve onun da bir özel hayatı vardı, burnumu sokmaya hakkım yoktu. Hem de bu derece.

Gözümden bir damla yaş akarken bir anda dedeme sarıldım. Dedem de kollarını bana sararken "özür dilerim." dedim. Ardından Ayten Hanım'a döndüm. "Ayten Hanım sizden de özür dilerim. Böyle davranmamam gerekirdi. Lütfen beni affedin." 

Kadın ayağa kalktı ve bana sarıldı. Gülümseyerek ben de kollarımı ona sardığımda "hiç önemli değil güzel kızım." dedi. 

Onlara gülümseyerek arkamı döndüm ve Çağan'ın gelmesini beklemeden bizim masamıza doğru ilerledim. Masaya geldiğimde hepsi bana korkarak bakıyorlardı. Bu hallerine dayanamayıp güldüğümde Eser çekinerek "ne yaptın?" diye sordu.

"Önce bir hata yaptım, sonra bu hatamı telafi ettim." dediğimde hepsi merakla yüzüme bakıyordu. 

Yaz "Kimmiş yanındaki kadın? Öğrenebildin mi?" diye sorduğunda "arkadaşı." dedim ve ekledim. "Hadi, sınav sonuçlarımızı kutlamaya gelmedik mi? Pastasız kutlama mı olur?" dedikten sonra masamızın önünden geçen bir garsonu durdurup "bize altı kişilik büyük bir pasta getirebilir misiniz?"  dedim. Adam nazikçe gülümseyerek başını salladı. "Tabii efendim."

Az sonra pastamız geldiğinde herkese birer dilim kestik ve yemeye başladık. 

"Lan bu pastanın tadı mükemmel!" Çağan'ın bu söylediğine hepimiz kahkaha attık. 

Nur "ben de bayıldım. Pastanın tamamını tek başıma yiyebilirim. Tabii hastane masraflarını karşılayacaksanız." dediğinde ağzım dolu bir şekilde güldüm ve "ben de daha fazla yersem sanırım midemdekileri daha fazla esir tutamayıp serbest bırakacağım." dedim. 

Hepsi kahkahalarla gülerken Ege "yediyseniz kalkalım mı?" diye sordu. 

"Bence de kalkmalıyız. Durdukça bir şeyler yeme isteğim artıyor." Çağan'ın bu söylediğinden sonra Eser "bu çocuğa arada yemek verin. Sonra dışarı çıkınca yiyeceklere saldırıyor. Hayır bir şey değil, benim karizmam zedeleniyor." dedi. Biz gülerken Çağan suratını asmış Eser'e karşılık veriyordu. 

"Ha ha ve ha. Ne kadar komik olduğunu sana söylemişler miydi?" dediğinde Eser böbürlenerek "evet. Hem de birçok kez." dedi. Onlar atışırken biz çoktan hesabı ödemiş, kapıya doğru yürüyorduk fakat o kadar çok yemiştim yürümeyi bırakın ayakta durmak bile benim için oldukça zor bir hal almaya başlamıştı. 

OKYANUS ESİNTİSİ |YARI TEXTİNG|  ✓Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz