Büyüdüğüm YOL ' 13

Start from the beginning
                                    

Aynı şeyleri tekrar yaşamak istemiyordum. Ben annemi bile Antalya'da bırakmıştım sırf bu yüzden ve şimdi Sezer, yeni hayatımın tam ortasına, Ata'nın ilgisinin kucağına düşmüştü resmen.

"Düzenini bozmaya gelmedim. Sadece her şey yolunda mı diye kontrol etmek istedim Zeynep. Korkacak bir şey yok bunda, şu paranoyaklığından kurtul artık."

Ilıman başlayan konuşmasının sonunda bu halime dayanamıyormuş gibi beni azarladığında, yıllardır bununla yaşadığımı bildiği halde unutmasına inanamayarak baktım.

"Paranoyak olması gereken en son kişiyim çünkü değil mi!? Ağzıma sıçtılar benim Sezer. Tek bir insanla göz göze geldim diye ağzımı burnumu kırdılar. Niye!?"

Niyesi yoktu, çok nedeni vardı hepsinin ama Sezer'i ilgilendiren kısmıyla azarladım onu.

"Başkanın oğlu, ağamız paşamız bu kızda ne buldu da dibinden ayrılmıyor, diye herkesin gözüne soktun beni! Annem yetmiyormuş gibi bir de senin yüzünden eşelediler!"

"Ben sadece yardımcı olmaya çalıştım!" Dediğinde dayanamayarak bağırdım artık.

"İstemiyorum!"

Bugün burada, bu okulda olmamı sağlayan kişi Sezer'di ama, artık çıkamadığım o yokuşu da buraya sürenlerden biriydi. Vicdan muhasebemde, yaşadıklarım yine ağır basıyordu , yine bu kadar bencil yapıyordu beni.

"Hiçbir şey istemiyorum sizden. Sadece bırakın beni. Rahat olmasa da olur, yeter ki kendi halime bırakın; ben bulurum kendi yolumu."

Bunalmıştım. Dayanmam gerekiyordu biliyorum ama nereye kadar. Ensesinden tutulup suya basılmış gibi hissettim kendimi o an; dayan, birkaç saniye daha tut nefesini.

Ama hayatım öyle değildi. Dayanmam gereken noktayla aramdaki mesafeyi bilmemek o kadar yorucuydu ki, vazgeçmek istiyordum bazen.

Bu hayattan , dünyadan, kendi bedenimden siktir edilmek!

Önce camı sonuna kadar açtım ama aldığım hava yetmediğinde, "Dur." Dedim.

Sezer anında durdurdu arabayı. Şehir içi yerine Akyaka'nın merkezine dönmüştü ve ben denize burnunu vererek işerleyen arabadan inmeye bile korkarak kapımı açıp, bacaklarımı çıkardım dışarı.

"İyi misin?"

Değilim. Görmüyor musun!?

"Ne zaman döneceksin?"

"Akşam dönerim heralde? Karar vermedim."

Dirseklerimi bacaklarıma yaslayarak şakaklarımdan tuttum nefes aldıkça sıkışıp ağrıyan nabzıma bastırabilmek için.

Yine bozuk televizyonumun takıldığı anlardan birindeydim. Sezer'in gelişi, yaşandığını bile hatırlamadığım o kadar çok şeyi varlığını farkettirmişti ki bana.

Buradaki yaşantım önceki yaşadığım yerlerde huzurlu uyuduğum bir uyku kadar sakin geldi bir anda gözüme.

Kızıyordum ama en azından Sezer'in varlığı sayesinde kurtulduğum bütün o kötü ve travmatik anıları düşündükçe de, ilk anda ki sinirimi yatıştırmaya çalıştım.

"Yemek yiyelim. Sonra gidersin. Olur mu?"

"Nasıl istersen."

Sanki her istediğim oluyormuş gibi, sanki her şeyin kararını ben verebiliyormuşum gibi. Bu kadar küçük, sıradan ve önemsiz bir konuşmadan nasıl bu kadar büyük anlam ve dertler çıkarıyordum bilmiyorum.

Ben mi dramatiktim yoksa hayatım mı? Sinirli olduğum her an, bazı şeyleri abarttığımı bilsem bile kendimi kontrol edememek çok sinir bozucuydu.

Büyüdüğüm YOLWhere stories live. Discover now