2. BÖLÜM: ŞAFAK VAKTİ

5 0 0
                                    


Selene başını belaya sokmak istemiyordu ama bir yanı da Endymion'u görmeden duramıyordu. Yanına gitmeli, onunla sohbet etmeli, adını söylemeliydi. Acaba kitaplarda aşk dedikleri şey bu muydu? Böyle mi hissettiriyordu aşk?
Tekrardan halatı bağladı, bahçe demirlerinden atladı. Bu sefer vakti daha azdı. Gün doğmadan evde olmalıydı. Eğer evden birisi odasına gelirse ölürdü.
Selene sonu olmayan bir kuyuya taş attığının farkında değildi. Kalbinde filizlenen aşkına su vermek zorunda olduğunu ne zaman anlayacaktı ki?
Şafak vaktinde, ırmağın karşısında. Tam da sözleştikleri gibi. İkisi tekrardan aynı yerde buluştular. Endymion gülümsedi, ve Selene'nin gözlerine baktı. "Bugün adını öğrenmeden bırakmam". Selene alçak ve sempatik bir ses ile "Selene" dedi. Endymion kısık bir sesle tekrarladı "Selene..." "Peki ya dün bahsettiğin hoş tesadüf nedir?" Selene bu sefer parlayan gözleri ile Endymion'a bakarak "sır". Endymion kikirdeyerek "Hayatımda gördüğüm en ilginç insansın Selene."
Selene, karanlık resimdeki küçük yıldızı bulmasına yardımcı olan ışığını bulduğunu, Endymion ise hayatının aşkı ile karşılaştığını düşünürken arkalarından onları izleyen Selene'nin babasını fark etmemişlerdi bile. Selene'nin babası hiç sesini çıkarmadan sessizce evine doğru gitti. Sinirinden tuttuğu her şeyi kırıyordu, uzun uzun düşünürken eşine durumu anlatmaya karar verdi. Eşi ile beraber düşündüler ve en sonunda Endymion'u öldürmeye karar verdiler. Bu şekilde Selene daha çok üzülürdü ve ölene kadar acısını çekerdi.
Selene babasının onları gördüğünden bihaber, mutluluktan hoplaya zıplaya evinin yolunu tuttu. İçindeki çocuk sanki gün yüzüne çıkmıştı, karnında kelebekler ile oynuyor, kalbinde uçurtmalar uçuruyordu.
Evin bahçesine geldiğinde kuş sesini taklit etmeye çalıştı böylece kendinden bir yaş büyük kardeşi balkonuna çıkıp halat sarkıtacaktı.
Evde herşey normaldi. Yine aynı toz tutmuş kapılar, yine aynı şamdanda yanan mumlar, tahta kapıların kararmış kolları, hafif ve büyüleyici bir manolya kokusu...
Evin içindeki büyük merdivenden aşağı inerken sağında kalan olabildiğince basık ve sıkıcı görünen, iki tane siyah deri koltuk, büyük ve uzun bir çalışma masası, ve koltuğa oturmuş viskisini yudumlayan, her zamankinden farklı bir yüz ifadesi takınmış babası. Kafasında bir şeyler kurduğu bir bakıştan bile anlaşılıyordu. Düşünceli gözler ile bir duvarı seyrediyor, bir pahalı yüzükler taktığı eli ile ensesini ovalıyordu. Viski bardağını sertçe masasına çarptıktan sonra hızla ayaklandı. Selene bir adım arkaya çekilip izlemeye devam etti. Babası ayağa kalkıp Selene'yi görmeden odasının kapısını kapattı.

Safe and SoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin