1. BÖLÜM: KAÇIŞ

6 1 1
                                    

Yakamoz ışığının yumuşak saçlarını okşadığı bir gece. Çimenlerin birbirine değişi sanki kükreyen bir timsahı andırıyor. Aklındaki, o karanlık ve içindeki bütün çocukluğu öldürmeye yüz tutmuş ses "Timsahlar kükremez, onlar konuşmaz bile" diye sayıklıyor. Selene her ne kadar berbat bir hayata sahip de olsa çocukluğunu yitirmemiş bir kızdı. Çoğu yetişkinin dünyayı karanlık bir yer olarak görmesine karşılık dünyanın hala aydınlatılabileceğine inanıyordu. Belki de kendini kandırıyordu ama kısacık ömrünü kendine zindan etmiyordu. İnsanlar tarafından her ne kadar "olgunlaşamamış bir Polyanna" adını da alsa çoğu kişiden daha olgundu çünkü anı yaşamayı biliyordu.
Rüzgar, uzun ve dalgalı saçlarını karıştırıyor, elbisesini uçuşturuyordu, uyku girmemiş gözlerini sık sık kırpıştırıyor, uzaktan bir yerden hiç göremediği çağlayan ırmağın sesi duyuluyordu. "Bu sıkıcı ve karanlık evden kaçarsam ilk önce ırmağı bulacağım". Evin içinden odasına yaklaşan sesler üzerine hızla yatağına uzanıp baş ucundaki kandili söndürdü. Gıcırdayan parke sesi yavaş yavaş daha da net duyuluyordu. Ayak sesleri yaklaşıyor, karanlık odanın ahşap kapısı üç kez tıklatılıyor. Selene'nin hiçbir ses çıkarmaması sonucunda ayak sesleri zamanla azalarak tekrar duyuluyordu. Derin bir nefes alan Selene günün ilk ışıklarının odasına girmesi ile nerde olduğunu bilmediği ırmağı bulmak için hazırlanıyordu. Yanına önceki günün yemeğinden gizlice kaçırdığı bayatlamış bir somun ekmeğini ve en büyük kardeşinden kalan rengi solmuş ve iplikleri gevşemiş hırkasını da alarak balkonuna bir halat bağladı. Artık yapması gereken tek şey önce evin bahçesine ve sonra da bahçedeki demirliklerden dışarı atlamaktı.
Balkondan inerken dikenliklere düşen Selene kolundan akan kanın hırkasını kırmızıya boyadığını, evin bahçesine kadar çıkabildiği için mutluluktan fark etmemişti bile. Çoğu yeri aşınmış kahverengi kısa botlarıyla ayak uçlarında sessizce yürüyerek bahçe demirliklerine geldi. Paslanmış ve yer yer sarmaşıkla çevrelenmiş demirliklerde basacak bir yer aradı. Artık özgürdü. Kalbinin söylediği yere doğru gidecekti. Dizlerine kadar ulaşan otların arasında yok gibiydi sanki. Bir kere daha dünyanın çok renkli olduğunu anladı.

Akan suyun sesi zaman geçtikçe artıyordu. Irmağı gördüğü zaman gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Bir yandan bu güzelliğin karşısında mutlu olmuş, diğer yandan ise hayatında böyle bir şeyi ilk defa görebildiği için üzülmüştü. Ardından omzuna bir el dokundu. Babası olabileceğini düşünen Selene korkudan kaskatı kesildi. Nefesi durdu, gözleri büyüdü. "Merhaba". Bu ses babasınınkine benzemiyordu. Babasının sesi alkol sayesinde olabildiğince kalın ve korkutucuydu. Bu ses ise güven verici ve temizdi. Selene yavaşca arkasına döndü.
Endymion şaşırmıştı. Beline kadar gelen sarı, parlak ve dalgalı saçları, kocaman, buz mavisi hafif çekik gözleri ve uzun kirpikleri, ince ve küçük eli, zayıf ve orta uzunlukta boyu, ay gibi bembeyaz teni olan bir kız ona şaşkınlıkla bakıyordu. Karşında duran bir melek miydi? Yoksa bir insan mı?
Kızın kolundan kan aktığını fark etmesi çok uzun sürmedi telaşa kapılan Endymion hemen üstündeki kıyafetten bir bez parçası koparttı. Irmağın suyuyla ıslattığı bez parçası ile Selene'nin kolundaki kanı temizledi. Biraz daha bez ile kolundaki yarayı sardı.
Selene ilk defa böyle hissediyordu. İnsanların onunla ilgilenmesi ve değerli görmesi onun için tamamen siyah bir resmin içindeki küçük bir yıldız gibiydi. Gerçekten küçüktü, ulaşması zordu ama resme anlam katan tek şey ise oydu. Yıldıza ulaşabilen azdı, bazıları yıldızı görememişti bile. Selene ise göremeyenlerdendi fakat şuan karşısında duran kestane rengi saçlı, yapılı vücutlu, ela rengi gözlü, dolgun dudaklı ve buğday tenli adını bilmediği kişi onun ışığıydı. Önünü aydınlatmıştı, bu sayede Selene yıldızı görüp ulaşabilmişti. Karşısındaki kişi onun masalının ana karakteriydi. Ona karşı normalde insanlara hissettiğinden daha farklı hissediyordu.
Her ne kadar mutlu bile olsa gitmek zorundaydı. Uzun süre evde olmazsa yokluğunu fark ederlerdi. "Teşekkürler, adınız nedir acaba?" Kekeleyerek, "E-Endymion". Selene hafifçe tebessüm ederek "Ne hoş bir tesadüf". Endymion ne demek istediğini soramadan Selene koşarak uzaklaşmaya başladı. Gözden kaybolmadan "Yarın şafak vakti" diye bağırarak el salladı uzaktan.
Endymion mutlu bakışlar ile Selene'nin gidişini izledi. Ertesi gün şafak vaktinde ırmağın yanında olacaktı ama ertesi günü bekleyebilecek miydi?

Safe and SoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin