XLII - Kaos

2.7K 274 36
                                    

Nil / Nocte – Geçmişte Bir Eğitim

"Kayıplar sadece nullardan ibaret değildi. Savaşın en acı yanı da belki de buydu. Nullaları koruyan, onları saklayan, gözeten, herhangi bir yardımda bulunan, sözlü olarak bile destekleyen her kimse hiç düşünülmeden ani bir yargı yetisiyle öldürülmüştü. Sesin hükmettiği canlı gezegen, dönme dolap diye anılan Sacra, o gün ve devamındaki günlerde sessizliğe gömülmüştü. Koskoca bir gezegen birkaç günde korkunç bir katil olmuştu. Yaşanılan vahşeti veya o canlıların içine yerleşen korkuyu size nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Fakat ben bir tarih eğitmeni olarak bunları anlatırken, o durumun kurbanlarından biri olmasam dahi, bir şekilde şu an sizin yüzünüze bakmaya utanıyorum. Size böyle kirli bir geçmiş bıraktığımız için hepimiz suçluyuz. Bu yüzden hakkımız ya da yüzümüz olmayarak belki de haddimize düşmeyerek sizlerden çok, çok güçlü olmanızı istiyoruz. Böylece geçmişe de geleceğe de kafa tutabilecek, adaleti yerine getirip tutsaklıktan, acı ve acizlikten başka bir anlam ifade etmeyen bu düzeni yıkabileceksiniz.

Ne acımasızlıktır ki gençliğinizi ve yaşayacağınız güzel hayatları böyle kirli amaçlar uğruna kullanmanızı istediğimiz için Sacra kadar biz de katil sayılırız ve güttüğümüz amaçların içine sizlerin de geleceğini koyarak sizden yardım dilenmek zorunda kaldığımız için başlarımız eğik ve sessiziz. Soğuk, sert taşlarla, iflah olmaz uçurumlarla, toprakla gizlenmeye çalışan sırlarla kaplı bu gezegen, Nil, işte o biliyor ya üstündeki her nulla yarı ölü sayılır aslında..."

Nil / NOCTE & MANE – An'dan Biraz Önce

Mane'e gitmenin yasak olmadığını biliyordum. Fakat bir şekilde Nocte'ye adım attığımdan beri Mane'in varlığını unutmuş gibiydim. Sanki geceyle örtünüp gözlerimi karanlığa alıştırdığımdan karşımdaki ışıktan korkar ve ona bakmaz olmuştum. Her şey gibi bu da ironikti. Nocte'ye gitme korkusu yaşarken o heybetli binanın karanlığında gördüğüm bir ışık için korkan ben, şimdi karşımda duran aydınlığın içine saklı karanlık sırları öğrenmeye gidiyordum. Nocte mi beni bu kadar cesur ve korkusuz yapmıştı, yoksa yaşadıklarım mı? Kim bilir belki de bütün suçu ya da sorumluluğu cansız, taştan bir binaya atarken kendi kendime yaptıklarımı görmezden geliyordum. Korkuyordum ve aslında en kötü korkularımı da kaldırırsak bir kenara, şu an için en büyük kaosu yaşıyordum. Bana özel olarak hazırlanmış idam tahtına kendi irademle, bizzat kendim gidiyordum.

Mane'de başıboş bir şekilde dolaşırken etrafımdakilerin rahatsız edici bakışlarından bile çekinmemiştim. Burası tuhaf bir şekilde bıraktığımız gibiydi. Saatler burada donmuştu. Sanki Mane, zamana karşı yavaşlatıcı bir filtreye veya zamanın kendini savunamaya bile gücünün yetmeyeceği iyi bir koza sahipti. Öyle ki zamanı tehdit edip onu işini yapmasından alıkoyuyor olmalıydı. Bunun yanı sıra her zamanki gibi kontrolcü ve gereksiz derecede düzenliydi.

Kendimi burada misafirmişim gibi hissediyordum. Alışık olduğum her şey burada aksini gösteriyordu. Mesela Nocte'nin dağınık ve karmaşık merdivenlerinin aksine Mane'i en üst katlara kadar uzanan yuvarlak, geniş bir merdiven kaplıyordu. Rahatsız edici aydınlatmalar duvarları sistematik bir şekilde örtmüş her santimetre karede varlığını hissettiriyordu. Kapılar, eğitim salonları, yemekhaneler her şey birbirinin birebir kopyasıydı. Nocte'nin fısıltıları işitilen, uzun, karanlık, dolambaçlı koridorlarının yerine Mane'de nullalar çığlıklar atabiliyor, koşuşturup bu nizami yolları karmakarışık bir hale getiriyorlardı. Nocte'den daha uzun süre kaldığım bu yer bana hem bir yabancıymış hem de eski bir dostmuş gibi geliyordu.

Alışık olduğum basamaklardan hızlıca çıkarken içimdeki tereddüt, heyecan ve korku eş zamanlı olarak büyüyordu. Nereye gitmem gerektiğini bilmiyordum. Fakat ayaklarımın ve hislerimin beni nereye sürükleyeceğinden gayet emindim. Bu yüzden düşünme gereksinimi bile duymadan bedenimin hatırladığı bir refleksle kütüphaneye doğru yöneldim.

MixtaWhere stories live. Discover now