XX - Af

3.3K 376 50
                                    

Nil'in Alt Katmanları – Geçmiş

"Hadi Quem, yapabilirsin." Karşımdaki kız bana bunları söylediği için değil güçlü olduğumu göstermek için yapmak istiyordum. Bu kızın sözleri ya da benim hakkımda ne düşündüğü umurumda bile değildi. Ben sadece Quae kadar başarılı olabileceğimi kanıtlamalıydım. Onun kadar kusursuz hareket edebilir, onun gibi korkusuz olabilirdim. Onun yaptığı her şeyi mükemmelleştirip kendim yapacaktım. Zor değildi. Daha önce de böyle riskli şeyler yapmıştım. Tek fark o zaman Quae karşımda değil yanımda olurdu ve düşme tehlikelerine karşı beni kurtaracağını bilirdim.

"Bekle Quem. Oraya geliyorum. O zaman istediğini yaparsın."

"Hayır! Sen yanımda olmadan da yapabilirim. Hem ölürsem baş belası bir kardeşten kurtulmuş olursun."

"Siz kardeş misiniz?" Ben kıza şaşkın bir şekilde bakarken Quae, kızın söylediklerini değil de benim söylediklerimi umursadığı için sert, sinirli bir ifadeyle bana bakıyordu. Onu böyle sinirlendirmeyi başarabilen tek kişiydim. Hissizlik maskesini düşürebilen ve kaşlarının çatılmasını, gözlerinin daha koyu bir yeşile bürünmesini sağlayabilen sadece bendim ve yalan değil ya bunu yapmayı çok seviyordum. Bu şekilde, beni ağlattığı beni güçsüzmüşüm gibi hissettirdiği her anın bedelini ona ödetiyordum.

"Ne demek siz kardeş misiniz? Biz ikiziz." Kız şaşkın gözlerle bana bakarken hala onun adını bilmediğimi fark ettim. Sorma ihtiyacı hissetmemiştim. Hatta annem bu kızı eve neden getirmişti ve neden bizde kalıyordu hiçbir fikrim yoktu ve ona bunu sormuyordum. Sormuyorduk. İkimiz de annem bir şey yapıyorsa onun doğru olduğunu bilirdik. Yani eğer annem bu kızın bizim evimizde kalmasını istiyorsa bu düşünülmüş, tercih edilmiş, sonuçları gözden geçirilmiş en doğru seçim olmalıydı. Fakat bunların hiçbiri kıza adını sormamamın gerekçesi olamazdı. Her şey bir yana şu an onunla oyun oynuyorduk ve onunla ilgili hiçbir şey bilmiyor, onu tanımıyorduk.

"Anladım."

Kız sessizliğini korusa da üzgün gözlerle Quae'ye bakıyordu. Sanki ona acıyormuş gibi davranıyordu. Neden böyle yaptığını anlamıyordum.

"Her neyse Quem, sakın atlama! Çok tehlikeli. Buradaki kayalar sağlam değil. Uçuruma düşmen en kötü ihtimalken bacağını kırman en iyi ihtimal olarak düşünülebilir." Onu dinlemiyordum. İkisi atlamıştı sonuçta. Tamam, benim atlayacağım kayaların arasındaki mesafe daha büyüktü ama yine de böyle bir yenilgiyi kabul edemezdim. Büyük bir gülümsemeyle öne doğru atıldım ve daha yükselirken karşıdaki kayaya yetişemeyeceğimi fark ettim. Gerçekten uçuruma düşüyor olmalıydım ve gerçekten Quae benden kurtuluyor olmalıydı. Gözlerimi sıkıca kapatıp kendimi boşluğa bıraktım. Şimdi bir şey yapamazdım ve çabalamam ölmeden önceki son saniyelerimde fazlasıyla aciz görünmemi sağlardı. Birkaç saniye içinde aklımdan bir sürü fikir geçmişti ama ne yazık ki gözlerimin önünde hayat hikayem belirmemişti. Belki gözlerim bile benimki gibi sıkıcı bir hayatı izlemeye katlanamıyordur. Düşüncelerim beni tamamen ele geçirirken birinin sıkıca kolumu tuttuğunu fark ettim. Eli kolumu bir kelepçe gibi sararken kafamı kaldırdığımda Quae'nin yeşil gözleriyle karşılaştım. Hızlıca beni yukarı çekti ve yanımdan uzaklaştı. Sanırım beni tuttuğu sırada bacağımı kayalıklara çarpmıştım. Keskin acı bütün bedenimi ele geçiriyordu.

Bana acıyacağını, telaşla yanıma gelip nasıl olduğumu soracağını sanmıştım. Fakat Quae sırtını dönmüştü ve tek bir kelime etmiyordu. Yerde iki büklüm olurken gözlerime yaşlar dolmaya başlamıştı. Bacağımdaki acı yüzünden değil, onun yüzünden ağlayacaktım ve bu beni daha fazla sinir ediyordu. Ağlamaya başladığımda o çoktan ifadesizlik maskesini takmıştı.

"Yanındayım." dedi soğuk bir sesle. Sonunda yanıma gelmeyi akıl edebilmişti. Kız sessizliğini koruyup birkaç adım öteden bizi izliyordu. Üzüldüğünü görebiliyordum. İyi bir kızdı ve eminim şu an bana nasıl yardım edebileceği konusunda hiçbir fikri yoktu. Edemezdi de zaten. Ağlamamı sadece bir kişi sağlayabilir ve sadece o kişi durdurabilirdi.

MixtaWhere stories live. Discover now