Chapter 42

108 33 30
                                    

Hana'nın Ağzından

O olaydan sonra Ho Min'i,Jimin'e vermiş ve oradan kaçmıştım. Çifte kumrular eminim ki o evde aşk yaşıyorlardı şimdi.

Onları birleştirdiğim için mutluydum. Onların sevgili olmasına ben vesile olmuştum ve Ho Min'i mutlu görmek beni de mutlu ediyordu.

İster istemez gülümserken buldum kendimi,ben ona Jimin'i ayarlamıştım. O da bana dolaylı yoldan Namjoon'u.

Elimi cebime atarak telefonumu çıkardım. Onu özlemiştim, acaba şimdi onu dışarıya çağırsam gelir miydi?

Namjoonie~ acaba dışarı
çıkabilir misin?

                          Sevgilim~♡: Hemen çıkıyorum

Nerdesin?

Sizin orada ki parkta
buluşalım mı?

Sevgilim~♡: Tamamdır,
5 dakika da oradayım

<3

Adımlarımı hızlandırmaya başladım. O,şu an parka daha çok yakındı ve sanırım beni biraz bekleyecekti. Eh o kadar benimle sevgili olmuştu yani bir zahmet bekleyebilirdi.

~

Gördüğüm beden ile arkasından sessiz adımlarla sinsi sinsi ilerlemeye başladım.

Kulaklıkla bankta öylece oturup beni bekliyordu. Yumuş yumuş olmuştu kalbim onu orada öyle görünce. Nebileyim hani ilk defa biri onu çağırdığım için geliyor ve beni bekliyordu. Ki bunun sevgilim olması da hayli kalbimin gümlemesine sebep oluyordu.

Yavaş yavaş en sonunda arkasına varınca bir anda 'bööö!' diye bağırdım. Tabi Namjoon ultra sakar birisi olduğu için korkudan hem kendisi yere düşmüştü hem de telefonu.

Onun düşmesiyle kahkahalarımı tutamadım. O ise bana sanki düşmanına bakar gibi bakıyordu. Alt tarafı onu korkutmuştum yani

Homurdanarak ayağa kalktı, aynı zamanda telefonunu da yerden almıştı. "Aish! Cidden! Gece gece korkutacağın mı tuttu?"

Dil çıkardım, o ise göz devirdi. "Eee ne yapmak istersin?"

"Beni buraya sen çağırdığına göre bir şeyler bulursun diye düşünmüştüm."

"Dondurma yiyelim mi?"

"Pekala olur."

Onun koluna girdim ve ilerlemeye başladık. Tanıdığım çok iyi bir dondurmacı vardı, doğal kullandığı malzemeler ile kesinlikle parayı hakediyordu.

Bir kaç sokak öylece konuşmadan ilerledik. Daha çok ne diyeceğimizi bilmiyor gibiydik.

Bu gibi bir durumda ona ne sormalıydım ki?

"Namjoon-ah, hiç sevgilin oldu mu?"

"Bu konu da sana dürüst olacağım, açıkçası oldu ama hani böyle gerçekten sevdiğim kişiler değildi. Sadece bana teklif edince hayır diyememiştim."

"Öpüşmediniz değil mi?"

"Hayır."

Gülümsedim, onun ilkiydim resmen. Teknik olarak ilk sevgilisi olamasam bile sonuçta ilk beni sevmişti. İlk beni öpmüştü.

Bu mutluluğun adına yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. İçim sayesinde kıpır kıpır olmuştu.

"Peki ya senin? Ben hariç hiç sevgilin oldu mu?"

"Hayır."

O da yanağıma koca bir öpücük kondurdu. "Birbirimizin ilki olmak çok güzel bir duygu."

Neden sadece sözüyle bile kalbim coşuyordu ki?

Sağ taraftan döndükten sonra istediğim dondurmacıya ulaştık. Belirli yerlerde olmazdı genelde, her zaman farklı yerlerde olurdu. Onu bulmak zordu ama her bu gün genelde sadece burada oluyordu. Nedenini bilmiyorum ama bu işime geliyordu.

"Neyli alırsın Hana?"

"Hepsinden bir top."

Adama doğru döndü ve ikimize de karışık bir dondurma aldı. Tüm bu aromalar arasından asla bir seçim yapamıyordum,hepsi ayrı ayrı güzeldi. Hepsini birden yemek varken tekli aroma seçmek delilik olurdu.

Tekrar elimizde ki dondurmalar ile kol kola girdik. Kolumu onun kolunun arasına koymuştum,aynı zamanda kafam omuzunda yatıyor bir şekilde dondurmamı yiyordum.

Onu rahatsız ediyordum belki de ya da dıştan görüntümüz felaket kötü gözüküyordu ama umrumda değildi. Ben olduğum yerde memmun ve aşırı rahattım.

Omuzu büyüktü o yüzden kafam kolaylıkla sığıyordu.

"Woah! Sen kas mı yaptın?"

Evet evet, bunu kafamı omuzuna koyarak anladım. Şiş kol kasları ve omuzunda ki kaslar belli ediyordu zaten kendini yeterince.

Utangaç bir biçimde gülümsedi, ben bunu yiyemez miydim ya? Böyle alıp yiyeyim, kimsecikler görmesin onu.

"Zaten vardı kaslarım, biraz protein ile fazla şiştiler."

Tekrardan yanağına bir buse kondurdum dondurmalı dudaklarımla. "Olsun, her türlü seksi duruyor sende kasların."

Hayatımda gördüğüm en iyi kaslara sahip olan kişiydi. Yakışıyordu ve zaten tipi dikkat çekmediği gibi kasları da dikkat çekiyordu.

Gelen geçen benim sevgilimi süzüyordu be!

İnsanların gözünün içine baka baka tekrardan onu öptüm. Bitmeyen ergen liselilerin gözü hala buradaydı. Hayır yani gidip uyuyun,sizin burada ne işiniz var? Yarın okul var.

"Beni hep böyle öpecek misin Hana? Alışmaktan korkuyorum."

Dudağına küçük bir öpücük kondurdum. "O zaman alışmaya başlasan iyi edersin."

"Sen kaşındın güzelim. Her gün alırım öpücüğünü artık."

"Sende verirsen neden olmasın?"

"Bu konuları daha fazla konuşmaya devam edersek herkesin içinde seni çok fena öpebilirim."

"Hımm...buna cesaretin var mı ki?"

"Beni deneme istersen, yapabilirim."

"Ben sana seni deniyorum demedim sadece sınırlarını merak ettim."

Beni kendine doğru çekti, gözlerimizi birbirine kitledi. Ellerimden tuttu, evet an itibariyle kalbim çok fazla atmaktan öldü.

Bana doğru yaklaşmaya başladı yüzünü. O cidden beni öpecek miydi?

Rezil olacağımı bilmeme rağmen milletin içinde dudaklarımı büzerek beni öpmesini beklemeye başladım.

Ancak öyle olmadı

Anlıma fiske atarak gözlerimin açılmasını sağladı ve dondurmamdan kocaman bir parça alarak resmen hepsini yedi. Ardından da sanki tüm bu olanları o yapmamış gibi hızlıca yanımdan tüyerek koşmaya başladı.

"Sana beni deneme demiştim!"

Tall✔ Where stories live. Discover now