10

789 52 16
                                    

ASHE'in Ağzından
Hoseokun ona birşey söylemeyeceğini tam çıkacakları sırada joona olan bakışlarından anlamıştım. Birşey olmuştu. Bilmediğim ve asla öğrenemeyeceğim birşey. İkisinin arasında değil benimle ilgili olan. O yüzden hoseok bana yardım etmek istemişti.

O bu denli iyi biriyken joonun neden aşağılık biri olduğuna anlam veremiyordum. Arkadaşlar kim olduğumuzu bize söyleyen yegane şeyler olduğundan onları iyi seçmemiz gerekirdi. Hoseok nasıl onun gibi biriyle arkadaş olabilmişti?

Hoseok tatlı dilli,anlayışlı ve Zeki olmasına rağmen çakallık gütmeyen biriydi. Joonsa kesinlikle kibirli,yaptığı işin sonunu düşünmeyen,uzun boylu,geniş omuzlu,kaslı ve yakışıklı bi-ne?

Hayır,söylediklerimi geri alıyorum. Pisliğin tekiydi. Bir anlık boşlukla düşündüğüm şeyler beni ürküttü. Onun yaptığı şeylere rağmen onun yakışıklı olduğunu aklımdan geçirmem kafayı yediğim anlamına gelirdi. Tamam hoş biriydi ve ilk deneyimim olmasına rağmen onun çok iyi olduğunu söyleyebilirdim ama bunlar katran karası kalbini görmezden gelebileceğimiz sebepler değildi.


O bir pislikti. İnsanları kırmaktan çekinmeyen,kendinden başkasını düşünmeyen bencil ve aşağılık bir yaratıktı. Ve ben o yaratıktan nasıl intikam alacağımı bulmuştum. Hoseok henüz yardım istemeden yardım etmişti bana. Bu nedenle ona minnettardım.

Planlarımı nasıl harekete geçireceğimi kafamda bir süre tasarladıktan sonra ertesi gün çekim olmadığını ama bolca kitap görseli paylaşmaları gerektiğini hatırladım. Hoseokun numarasını vermesi iyi olmuştu. Ondan ilk yardımımı isteyecektim. Ve eğer bana destek olursa,ona her zaman destek olmaya karar vermiştim.


Planı basitçe açıklayıp evlerinin adresini sorduğum Hoseok anında dönüş yaptı. Ben de özel olarak Twitter'a falan atsınlar diye bir kitap kolisi hazırladım. Patronla konuşmayı da ihmal etmemiştim. Onlara hediye göndereceğimiz için başta karşı çıktı ama onların bizim reklamımızı yaptığını hatırlayınca hemen kabul etmişti.

Hedefim Kim Namjoon'un benden hoşlanmasını sağlamaktı. Sonrada ona bana o şekilde davranmanın bedelini gösterecektim. Benden kurtulmak istediğini telefonda söylemişti,ben yanında uyurken. Bakalım aynı şey kendisine yapıldığında nasıl hissedecekti.

Üzerime tarçın rengi omuzları açık uzun kollu bir crop bluz ve sütlü kahverengi yüksek bel bir havuç pantolon giydim. Ayaklarıma da tarçın rengi convercelerimi giydiğimde arkadaşıma görünmeden evden çıktım.

Yol boyunca planımı daha da sağlamlaştırmak için düşündüm. Açık vermemem gerekiyordu. Ne yapıp ne etmeli ve iyi bir oyunculuk sergilemeliydim. Kapılarını çalarken derin bir nefes aldım. İşte başlıyorduk.

Kapıyı Hoseok açtığında bana gülümseyip göz kırptı. Ardından Namjoon geldiğimi görüp beni içeri davet etti. Şaşkın görünüyordu. Daha çok şaşıracaktı.
"Size ayrıca kitaplar getirmem iyi olur diye düşündüm. Proje için.." kısaca açıklarken eve girdim. Görünürde ikisinden başka kimse yoktu.

Namjoon başını sallayarak bahçe kapısı olduğunu tahmin ettiğim yeri işaret etti.
"Kahve içelim mi?" Başımla onayladığımda o mutfağa geçerken Hoseok benimle birlikte bahçeye çıktı. Mor armut koltuğa bedenimi bırakırken sırıtıyordum.

"İyi bir plan. Çok iyi bir plan. O geldiğinde bir süre sizi yalnız bırakacağım." Başımı iki yana salladım.
"Hayır,burada olmalısın." Nedenini anlamadığını farketmiştim. Ama yine de sormayıp başıyla onayladı.

Joon bir dakika sonra elinde kahve tepsisiyle gelip karşımızdaki mavi armut koltuğa oturdu. Üstünde koyu yeşil yarım kollu bir tshirt ve siyah eşofman altı vardı. Kaslı olduğunu bildiğim ve dokunduğum bedeni tişörtün altından belli oluyordu. Bu az daha yutkunmama neden olacaktı ama kendimi tuttum.

"Günün nasıl geçti Ashe-sshi?" Sorusuna zorla gülümsedim. Dışarıdansa oldukça inandırıcı bir gülümseme olduğuna emindim.
"Güzeldi. Aslında buraya gelme sebeplerimden biri dün." Kaşlarını çatıp vücudunu öne eğdi.
"Neden?" İçten bir şekilde sırıttım. Unutmuştu salak.

"Dün sanırım size biraz sert davrandım. Özür dilemek istiyordum. Çok gergindim de." Başını anlayışla sallayıp gamzesini gösterecek kadar genişçe gülümsedi.
"Neden gerginsin? Anlatabilirsin." Oyunum başlıyordu. Hoseok'a kaçamak bir bakış attım. Bu beni izle demekti. O da anlayarak bıyık altından güldü.

"Bir süre önce sarhoşken biriyle birlikte oldum ve uyandığımda telefonla konuşuyordu." Dedim hatırlamaya çalışır gibi kaşlarımı çatarak ve başımı tutarak. Anında bütün bedeninin kaskatı kesildiğini görmek beni keyiflendirmişti.
"Benden nasıl kurtulacağını arkadaşına soruyordu. Sanki ona yapışacakmışım gibi. Sonrasında bana ağza alınmayacak şeyler söyledi ve ben de sinirlenip gittim."

Yutkunuş sesini ikimiz de net bir şekilde duymuştuk.
"Onu hatırlıyor musun?" Dedi korku dolu bir sesle. Yüzümü buruşturup başımı iki yana salladım.
"Hayır. Yüzünü hatırlayamıyorum. Çok başım ağrıyordu ve sinirden yüzüne bakmamıştım." Bariz bir şekilde gevşeyen omuzları rahatladığını gösteriyordu. Ama henüz çok erkendi.

"Ama onu bulacağım." Bakışlarımız buluştu. Kaşları çatılmıştı. Onunla yatmamış olsaydım bu görüntü beni etkilerdi.
"Yüzünü hatırlamıyorsun, nasıl bulacaksın ki?" Dedi gözlerimin içine bakarak. Hafifçe sırıttım.
"O gözleri asla unutmam. O iğrenç bakışları." Gözlerini saniyesinde benden kaçırıp hoseoka korku dolu bir bakış attı. Hoseok bir kazık yutmuş gibi duruyordu.

Pek iyi bir oyuncu olduğunu söyleyemezdim. Ama olması da gerekmezdi. Doğal haliyle çekici biriydi. Joona kıyasla mükemmel olduğu bile söylenebilirdi. Gerçi onu kimle kıyaslarsam öteki kişiyi seçerdim. Karşımda bedeni kasılmış bir şekilde arkadaşına bakarken aşağılık biri olduğunu kanıtlamıştı. Ve benim planımdan dönmeye hiç niyetim yoktu.

Bir Gece|Kim NamjoonWhere stories live. Discover now