4

1K 71 16
                                    

Namjoon'un Ağzından
Olanları hoseoka anlatmayı yeni bitirmiştim. Bana karşı her zaman destekleyiciydi ama bu sefer o bile deliye dönmüştü. Haklıydı. Çünkü çok büyük bir hata yapmıştım. Bakire bir kadını önce kurtarıp bana güvenmesini sağlamış, ardından da ona ağza alınmayacak sözler söylemiş ve ondan en değerli şeyini çalmıştım.

YOONGİ'nin kız arkadaşı noeye olan aşkımdan sonra söz vermiştim. Kadınlara bağlanmayacaktım. O yüzden o kadar paniklemiştim ama yapılmayacak birşeydi bu. Kendime hakim olmam gerekirdi. En azından o Sözleri söylememeliydim ama kadınlara olan öfkem gözümü karartmıştı. Ona kaltak muamelesi yaparken gözlerinin doluşunu ve sonuna kadar sessizce dinleyip dolu gözleriyle bana yataktaki kanını gösterdikten sonra konuşup gitmesini hatırladıkça kalbime bir ağrı giriyordu.

Nefret ettiğim o orospu çocuklarından hiçbir farkım kalmamıştı. Mantıklı olacağım diye delirip, en mantıksız şeyi yapmıştım. Yatakta gördüğüm şey yalnızca onun değil benim de masumiyetimdi. İkisinin kaybı da tamamen benim suçumdu. Saatlerdir onu nasıl bulacağımızı düşünüyorduk. Adından başka hiçbirşey bilmiyordum. Kaç yaşında olduğu, ne iş yaptığı, hatta burada yaşayıp yaşamadığını bile.

"Bu yaptığın boku temizlemek zorundasın Joon. Adı Ashe olan ülkeye giriş yapmış kadınları araştırması için şirketin bilgisayar mühendisini arayacağım." Hoseoku başımla onaylayıp giyinmeye başladım. Bir farkındalık projesi için köklü ve eski bir kitabevinde bir aylık çekim yapılacaktı. Neredeyse haftanın her günü birkaç kitap tavsiyesi verecek ve okumanın önemi hakkında konuşacaktık.

Bunca işin arasında da onu bulup kendimi affettirmek zorundaydım. O açık kahverengi güzelim gözlerin doluşunu hatırladıkça kendimi yumruklamak istiyordum. Üzerime kot ceketimi, beyaz tişörtümü ve siyah kotumu geçirdikten sonra elim converselerime gitmişti ki dünü hatırladım. Üzerine beyaz bir gömlek ve kırmızı converse giymişti. Bir keresinde böyle bir kadından hoşlanacağımı söylememiş miydim? Ve muhtemelen o kadını tamiri mümkün olmayan bir şekilde parçalamıştım.


Onu tanımıyordum. Ama müzik konusunda hevesli bir şekilde dinlediği drake parçalarından bahsederken gözleri parlamıştı. Sarhoş olmasaydım onu yavaşça tanırdım. Çıkardım demiyorum. Çünkü kadınlara yaklaşmama kararı almıştım ama arkadaş olabilirdim. Herşeyi mahvetmişken bunları düşünmem saçmalıktı.

"Aradım. Bakacağını söyledi. Nedeni konusunda birşeyler uydurdum. Onu bulduğunda ne yapacaksın?" Arkadaşıma üzgün bir şekilde bakıp yatağıma oturdum.
"Bilmiyorum. Beni affeder mi onu da bilmiyorum. Kim olduğumu öğrenirse bunu yayıp başımı derde sokar mı onu da bilmiyorum." Başını ellerinin arasına alıp düşündü.
"Muhtemelen öğrenirse seni mahvedecektir. Bir kadına bunu yaptığında neler olacağını tahmin bile edemezsin. Jimin ve Corniyi hatırla."

İçim endişeyle dolarken başımı salladım. Kız sırf intikam için ünlü olmuştu. Sonunda evlenmeye karar verdiler ama o zamana kadar jimine çektirmediği kalmamıştı.
"Ya intikam almazsa?" Hüzünlü bir şekilde güldü hoseok.
"O zaman onu gerçekten parçalamışsın ve artık seni cidden umursamıyor demektir. Büyük ihtimalle seni ömrümün sonuna dek affetmez. Ve böyle büyük bir suç işlemiş olarak yaşarsın." Bu şekilde yaşamak istemiyordum. Ona kendimi affettirmem gerekiyordu.

Ben karmaya inanırdım ve bunu çözemezsem sonumun iyi olmayacağını hissediyordum. Ne yapıp ne edip ona kendimi affettirmeliydim. Ama yapabilecekleri beni ölesiye korkutuyordu. İntikam alan bir kadın gerçekten gözü kara bir şekilde hareket edebilirdi. Onu tanımadığım için beni mahvedip etmeyeceğini kestiremiyordum. Zeki görünüyordu ama ne kadar Zeki olduğunu bilemezdim.
"Onu bulma işini erteleyelim. İntikam almak isterse kariyerimi bitirir. Mümkünse ondan kaçacağım. Siniri biraz sönsün diye iki ay bekledikten sonra özür dileyeceğim."

Arkadaşım acır gibi bir ifadeyle bana bakıp kapıya yürüdü.
"Bu durumda bile kendini düşünüyorsun. Benim kardeşim nerede." Ardından cevap vermemi beklemeden çıkıp gitti ve beni düşüncelerimle baş başa bıraktı.

Akşama doğru sorun yokmuş numarası yaptığım çocuklarla kitabevine doğru yürürken Yoongi hyung bana döndü.
"Sen ne zaman bulacaksın birini?" Diye sorduğunda omuz silktim. Hemen unuttum sandığı sevgilisini yakın zamana kadar sevdiğimi bilmesine gerek yoktu. Bunu bilen tek kişi hobie olarak kalmalıydı. Onu çok zor unutmuştum ama unutmuştum sonuçta. Sorun yaşamalarını istemiyordum. Ağabeyime Sevgilin yüzünden kadınlara yaklaşırsam kırıp döküyorum diyemedim.

"Beni etkileyebilecek bir kadın yok." cevabıma hepsi gülünce ne kadar aptalca birşey söylediğimi farkettim. Sonunda geldiğimiz kitabevine girince görüş alanıma yeşil converseler girdi önce, ardından da yeri boylayan cam bir kasenin sesini duydum. Sonraysa yukarı baktım ve görmek isteyeceğim son kişiyi gördüm. Onu. Üzerinde converseleriyle aynı renkte bir gömlek ve siyah kumaş havuç pantolon vardı. Beni gördüğünde elinden düşürdüğü kaseye baktı hızla. Patronu olduğunu tahmin ettiğim adam gelip ona iyi olup olmadığını sorduğunda iyi olduğunu ve hasarı karşılayacağını söyleyip tezgah olduğunu tahmin ettiğim yere hızlıca gitti.

Eğilerek hoseoku çekiştirdim.
"Yeşil converseler giyen o. Nasıl oldu bilmiyorum ama boku yedim." Gözleri endişeyle parlayıp kıza baktı. O bizden tarafa asla bakmıyordu.
"Sanırım ağzına sıçacak Joon. Nasıl böyle güzel bir kadına onları yaşatabilirsin?" Dudağımı ısırarak onu onayladım.
"Ne bok yiyeceğim?" Omuz silkip sorun yokmuş gibi diğer çalışanlara gülümseyerek konuştu.
"Kız seni görmezden geliyor. Onu tamamen incitmişsin ve sanırım seni sonsuza dek affetmez."

En çok korktuğum şey başıma gelirken,en büyük dileğimin beni burada rezil etmemesi olması beni bir şerefsiz yapar mıydı? Yapıyorsa en büyük şerefsiz olma yolunda ilerliyordum çünkü.

Bir Gece|Kim NamjoonWhere stories live. Discover now