Yiğit'ten

Hava aydınlanmaya başlamıştı. Sağ salim operasyonumuzu bitirip helikoptere binmiştik. "Abi kaç ay oldu ama hâlâ Umayın yokluğuna alışamadım." dedi Okan. Gülümsedim. "Her an yukarıdan bir teröristi fırlatacakmış gibi bekledim." dedi Ayaz. "Manyak ya özedim." dedi Ömer. "Karımı rahat bırakın." dedim. Güldüler. "Karısına da toz kondurmazmış." dedi Savaş. Ters ters bakınca sustu.

Karargâha inince dizildik hepimiz. Albay geldi bizi karşılamaya. "Afferin asker!" dedi. "Sağol." dedik. "Bozkurt Umayı hastaneye kaldırdılar. Sizde gidin." dedi Albay. Yumruklarımı sıktım. Birgün de bir şey olmasın.

Elimdeki silahı ve yeleğimi askere verdim. Sonra arabaya koştum. "Yiğit kötü bir şey yoktur. Bizimkileri arar öğreniriz şimdi." dedi Okan. Hepimiz arabaya bindik. Ben kullanıyordum. Ayaz Aseli arayıp hoparlöre verdi.

"Ayaz!"

dedi Asel. Ağlıyordu. Yutkundum.

"Umay nasıl?"

"Ameliyatta."

"Ne oldu?"

"Sancıları olunca arabaya koymuşlar. Yolda önlerini kesmiş şerefsizler. Vurulmuş."

Gerisini duymadım. Gaza daha fazla yüklendim. Hastanenin önüne gelince arabanın kapısını bile kapatmadan içeriye doğru koştum.

Ameliyathanenin önüne geldiğimde Eymen ve Sinan bana doğru geldi. "Durumu nasıl." dedim. "5 saattir ameliyatta." dedi Eymen. "Nasıl oldu?" dedim. "Sancısı olunca hemen bizim araça koyup yola çıktık. 5 kişi önümüzü kesti. Umay Üstteğmen plan yaptı hepsini öldürdük ama son anda biri Komutanımın kolundan vurdu. Hastaneye getirdik hemen. Kanaması varmış." dedi Eymen.

Yere çöktüm. "Yiğit iyi misin?" dedi Okan. Başımı kollarıma gömüp öylece bekledim. Bu sefer de bir şey olursa ben yaşayamam. Kafamı kaldırdım. Nefes alamıyordum. Allahım sen yardım et. Allahım ne olur onları benden alma. "O çok güçlü komutanım. O halde bile bizi yalnız bırakmayıp savaştı. Onlara bir şey olmayacak." dedi Sinan. İnşallah.

Hemen ardından ameliyathanenin kapısı açıldı. Ayağa kalktım. Doktor maskesini çıkarıp bize doğru ilerledi. Alnından boncuk boncuk terler akıyordu. Elinin tersiyle alnını sildi. "Nasıl durumları?" diye sordum. Korka korka. "Bebekleri kuvöze aldık. 24 saat müşahede altında kalacaklar." dedi. "Eşim?" dedim. "Çok kan kaybetmişti. Elimizden geleni yaptık. Hayati tehlikesi yok. Yoğun bakıma alacaz 24 saat sonra kontrol edecez. Geçmiş olsun." dedi Doktor. Yanımızdan ayrılıp gitti.

Ameliyathane kapısı bir daha açıldı. Sedye üzerinde onu, sevdiğim kadını çıkarttılar. Yanina gidip elini tuttum. Diğer kolu sargılıydı. Alnını uzunca öptüm. "İyi olacaksın, iyi olacaksınız." dedim. Bir kez daha öptükten sonra götürdüler. Bende arkasından gittim.

1 saat boyunca camın arkasından sevdiğimi izledim. Ömer yanıma gelip elini omuzuma koydu. "Yavru Bozkurt bana benziyor." dedi. Ona döndüm. Gülümsedi. "Birazdan odaya getirecekler. Gidip baktık. Sende canını sıkma. Hepsi iyi. Umay daha kötülerinden başı dimdik kalktı. Bundan mı kalkamayacak." dedi. "İnşallah." dedim.

Biraz sonra iki kuvözle Umay'ın odasına girdiler. Bir hemşire yanımıza geldi. "Umay hanimin eşi kim?" dedi. "Benim." dedim. "Odaya kısa süreliğine girebilirsiniz." dedi. "Ben de geleyim mi?" dedi Ayaz. "Sadece babayı alabiliriz." dedi Hemşire.

Birlikte ilerledik. Üzerime bir şeyler giydikten sonra maske ve bone takıp içeri girdim. Umayın başına gidip öptüm sonra bebeklerimin yanına gittim. Onları gördüğüm gibi gözümden yaş aktı. "Annenizden sonra beni ağlatan tek kişi siz oldunuz. Afferin size." dedim. Kıpırdadılar. Çöktüm ikisinin ortasına. "Ben size demedim mi annenize iyi bakın diye?" dedim. Sonra hayran hayran onları izledim. " Hayatımıza hoşgeldiniz."

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin