4.Bölüm✔️

63.3K 3.1K 956
                                    

İyi okumalar dilerim.

Beğenip yorum yapmayı unutmayın.

_________________

İntikam... Bedel ödetmek... Ne denilir? Aslında benim için pek bir önemi yok. Benim için önemli olan, yok etmek. Acı çektirmek. Öldürmek.

Öldürmek...

Odanın kapısına doğru ilerleyeceğim sırada Albay beni durdurdu. "Nereye?" dedi. "Hazırlanmam gerek. Yolumuz uzun. Vakit kaybedemeyiz." dedim. Sıkıntılı bir nefes alıp verdi. Gözlerinde kızgınlık değil şefkat vardı. Ama benim ona bile ihtiyacım yoktu. "Umay sana sakin olmanı söyledim. Operasyon hakkında konuşmamız lazım." dedi. "Sakinim ben, komutanım." dedim. "Gelsin arkadaşlar konuşalım." diye devam ettim.

Albay, postasını gönderdi diğerlerini çağırması için ve tekrardan bana döndü. "Paşa ile ortak kararımız seni operasyondan uzak tutmaktı fakat sen burnumuzdan getirirsin diye gönderiyoruz." dedi. Birde göndermeseydiniz. Helikopter kaçırır giderdim yine de. "Ama operasyon içinde kendini riske atacak her şeyden kaçınacaksın. En önemlisi bize canlı lazım."

Canlı? Benim sözlüğümde bir karşılığı yok.

Vücudumu tamamen Albay'a çevirdim. "Sekiz yıl oldu. Tam tamına sekiz yıl. Annemin sesini duymadığım, babama sarılamadığım sekiz yıl." dedim. Bordo bereliydim. Bordo bereliler duygusuz olur. Ama ben annem ve babamdan bahsedince titreyen sesime engel olamıyordum. "Ben bu konuma gelebilmek için ve o iti bulmak için çok uğraştım. Üzgünüm komutanım. Ama size şunun sözünü verebilirim; onu öldürmeden ben ölmeyeceğim."

Albay bir şey demeden odadan çıktı. Etrafıma baktım. Askerler afallayıp işlerine devam ettiler. Baş köşeye Albay oturacağından sol taraftaki sandalyeyi çekip oturdum. Mutluydum. Geldiğim ilk günden olması çok daha iyi olacaktı. Timdekilere zaman ayırabilirdim. Bir çevrem olurdu en azından. Önceki zamanlar tek bir amacım olduğundan kimseyle görevler harici iletişim kurmamıştım. Bu bence evrenin bana bir işareti. O kansızı öldürmemi ve mutlu bir şekilde hayatıma devam etmemi istiyor. Başaracaktım.

Kapı açıldı. Yiğit, Okan ve Ömer gelmişti. Yiğit, üstüm olduğu için mecbur ayağa kalktım. Bahçede söyledikleri de pek umrumda olduğu söylenemezdi. Karşıma oturunca ben de oturdum. Ömer benim yanıma Okan da onun karşısına oturdu.

"Komutanım geldiğiniz gibi operasyon çıktı. Çok şanslısınız." dedi Ömer. Gülümsedim. "Fazlasıyla." dedim. Telefonuna mesaj gelince cebinden çıkarıp baktı. "Albay sizi öncesinden neden çağırdı?" diye sordu Ömer. "Sizden bağımsız söylemesi gereken şeyler vardı. Önemsiz." dedim. Tekrardan telefonuna baktı. "Moralinizi bozan bir şey mi söyledi? Yoksa öncesinde bozuk muymuş?" dedi Ömer. "Yok moralim bozuk değil. Aksine mutluyum." dedim. Karşıma baktım. Yiğit masanın altında bir şeylerle uğraşıyordu. Başını kaldırdığında Ömer'in telefonuna mesaj bildirimi geldi. Başımı eğip güldüm. Gözlerimi kömür karası gözlerine çevirdim.

"Komutanım bir şey sormak isterseniz sorabilirsiniz. Arada aracı olmasına gerek yok." dedim. Gözlerim, gülmemek için zorlanan Okan'a kaydı. Tekrar Yiğit'e baktım. "Ne alakası var? Oyun oynuyordum ben." dedi. Gülümsedim sadece. Ömer'e döndüm. Sırıtıp önüne döndü.

Albay, toplantı odasına girdiği gibi ayağa kalktık. Baş köşeye oturunca eliyle oturmamızı işaret etti. Eline kumandayı aldı. Karşımızdaki ekrana doğru tutup düğmesine bastı. İtin fotoğrafı çıkmıştı. Kaşlarımı çattım. Bakışlarımı başka tarafa çevirdim.

"Rojhat." dedi Albay. Devam edeceği sırada sözü ben aldım.

"Doğu'nun sözde sorumlusu. Kırk yaşında. Sekiz yıl önce sınırda birçok insanın ve..." Sustum. Derin bir nefes alıp verdim. "İki doktorumuzun şehit olmasına sebep olan fail. Yurt dışına kaçtığı için bir süredir kayıp. Yaklaşık sekiz yıldır." Bildiklerim bu kadar değildi ama anlatmam gereken her şeyi anlattığımı düşünüyorum.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin