27.Bölüm✔️

32.1K 1.5K 191
                                    

İyi okumalar dilerim.

🇹🇷EY YİĞİT ASKER VATANIMIZ SANA EMANET DÜŞMANA MÜSAADE ETME!!!🇹🇷

____________________

Elimin tersini yanağının üzerinde gezdirdim hafifçe. Bana umut olan kömür karası gözlerini açmasını bekliyordum. Sırt üstü uzandığım pozisyonu değiştirip soluma, tamamen ona, döndüm. Avucumu yanağına yasladım. Baş parmağım dudağının kenarını okşarken dudakları kıvrılmıştı.

Kömür karası gözleri, ona bakınca parıldayan, gözlerimle buluştu. Daha geniş gülümsemişti. "Günaydın." Gözlerimdeki ışıltı sesime de yansımıştı. "Günüm hiçbir zaman bu kadar güzel aymamıştı."

Elini, yanağının üzerindeki elimin üzerine koydu. Avucumu dudaklarına bastırıp yumuşak bir öpücük bırakmıştı. "Günaydın Portakal Çiçeğim." Dudakları arasından çıkan kelimeler içimi ısıtıyordu.

Elini elimin üzerinden çekip belime yasladı. Aramızdaki, az da olsa olan, boşluğu kapatmıştı. Göğsüm göğüsüne çarpmıştı. "Neredeydin?" dedi birden bire. Kaşlarımı çattım. "Ne zaman?" Alt dudağını ıslattı.

"Bu güne kadar neredeydin?" Dudaklarım yukarı doğru kıvrılınca gözleri bir an dudaklarıma kayıp tekrar gözlerimi buldu. "Seni ilk gördüğümde-" Yanlış söylemiş gibi başını iki yana salladı. "Hissettiğimde." Doğru kelimeyi bulmuş gibi gülümsedi. "Yanımdan geçtiğinde, kokunu duyduğumda, seni hissettiğimde anladım. Sen başkaydın. Bambaşka." Avucunu yanağıma yaslayıp yanağımı okşadı. "Değdi. Bu kadar yıl seni beklediğim için çok gururluyum."

Yüzünü yüzüme daha çok yaklaştırdı. Ne yapmak istediğini anladığımda başımı yukarı kaldırdım. Dudakları çeneme değmişti. "Umay?" Gözlerine baktım. "Bak zaten akşam Fatih albay yüzünden öpmedim seni. Bari sen yapma." Evet, Fatih babam yapmıştı öyle bir şey. En önemli anda aramış ve uzunca benimle konuşmuştu. Sonrasında da uyumuştuk zaten.

"Açım ben." Yataktan doğrulacakken beni durdurmuştu. "Üsteğmen Yücesoy." Komutanlık yapmak için uygun bir yer değildi sanki. Yatağın dibinde esas duruştaydım. Gülümseyerek bana bakıyordu. "Yanağından öpmeme izin var bari." Kıpırdamadım. "Rahat ol, sevgilim askerim." Yüzüne eğilip gamzesinin üzerine öpücük bıraktım. Yanağımı çevirdim. Kolunu belime dolayıp beni kendine çekti. Burnunu boynuma sürtmüştü. "Şu kokun beni öldürüyor."

Yiğit'i zor da olsa yatağından ayırabilmiştim. Beraber banyoya girmiştik. "Pansumanını yapalım." Dün sonunu gördük. İçimden ne dediğimi anlamış gibi karşımda gülümsüyordu. Dudağımdaki küçük yarabandını çıkardı. Batikonu dudağıma değdirip canım acımış gibi ardından üflemişti. Canım acımıyordu. Kalbimi onarıyordu.

Yeni bir yarabandı takıp kendisi yüzümü yıkadı. Hiçbir şey yapamadan sadece onu izliyordum. Elimden tutup klozetin üzerine oturttu. Bacağımın üzerine parmaklarını değdirdi. Yürümemde sıkıntı yoktu ama dokununca sızlıyordu. Dolaptan krem aldı ve önümde diz çöktü.

"Nerde görülmüş komutanın askerine krem sürdüğü?" Parmaklarındaki kremi bacağıma yayıp her yerine dağıtmaya başladı. "Ben askerlerine iyi davranan bir komutanım." Başımı aşağı yukarı salladım. "Hı hı. Aynen öylesin." Başını kaldırmadan kömür karası gözlerini yeşil gözlerime çevirdi. "Ne kötülüğümü gördün?" Dudaklarımı ıslattım. "Eğitimlerde ruhum bedenimi terk ediyor." Diz kapağımın üzerine dudaklarını bastırdı. "Bundan sonra sizinle beraber eğitime katılırım. Ruhlarımız da ayrılmaz." Anlaşılan sevgili kontenjanından torpil yapamıyorduk.

Kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçtim. Yiğit yatak odasını toplayacaktı. Dolapları karıştırdım bir süre. Alt dolapta domates biber karışımı bir kavanoz vardı. Ayşe teyze kışlık için yapmış olmalıydı. Tavayı çıkarıp ocağın üzerine bıraktım. Menemen yapacaktım. Elimden başka bir şey gelmezdi.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin