Büyüdüğüm YOL ' 2

En başından başla
                                    

İçimi ısıtan neydi bilmiyordum bile, boyum alevlerin ilk nerede tutuştuğunu görecek kadar uzun değildi. Korkuyordum. Bu beni iki kat ağlattığında, karşısında art arda döktüm göz yaşlarımı.

Dudaklarımı, yara edeceğime emin olduğum bir şiddetle, ısırarak atladım sedyeden. Kolumdaki serumu söküp atarken onun acısını hissedemeyeceğim kadar daha büyüğüyle acıyordu boğazım.

Yatmak istiyordum. Bir şeye sıkıca sarılarak bir köşeye kıvrılmak ve sessizce ağlamak istiyordum.

O kişi Sezer değildi. Bunu, ona sarılmayı, deli gibi yapmak isteyen kollarımı iki yanımda tuttum küçük odadan çıkarken. Eğer ona sarılsaydım tek bir kez, damağına bal çalardım acınası kollarımın.

Sağlık ocağından çıkar çıkmaz binanın arkasına yürüdüm ,tenha mahalle aralarını kullanabilmek için. Kimsenin beni böyle görmesini istemiyordum. Güçsüz değildim ben, ağladığım için ezilmeyi haketmiyordum; düşene bir de başkası çıksın, ağız burun dalsın istemiyordum. Hiçbir şey istemiyordu o an ki ruhsal düşüşüm.

Sezer beni evime kadar takip etti, biliyordum. Geri dönüp boynuna atlamamak için hızlıydı ayaklarım, hatta son adımları koşarak girdim eve. Kendimi içine sakladığım yatağımda elim ne acıyan yanağıma ne de kanayan koluma dokundu.

İhtiyacım olan tek şevkat, saçlarımında Sezer'in dokunuşuydu.

"Şşt! Uyanık mısın?"

Odamın kapısı açılır açılmaz yumduğum gözlerim hala kapalıydı. Annem eve beş dakika kadar önce gelmiş ve birkaç dakikadır da odamın girişinde duruyordu.

Yüzüm yatağımın yaslı olduğu duvara dönük, sonuna kadar çektiğim perde yüzüme gölge düşüyordu.

Uyumamıştım. Tek yaptığım örtümü boğazıma kadar çekip kıvranmaktı. Serumun içine koyulan ağrı kesicinin etkisi çoktan geçmiş, kafamda ağrımayan tek bir saç dibim bile yoktu.

Annemin kuru tabanlı terliğinin tıkırtısı odamın içine adımladığında, kendimi kastım tepki vermemek için. Ölü gibi durmaya alışık uyuşuk bedenim için rol yapmak zor değildi.

Annem örtümün ucunu çektiğinde parmaklarımın sıktığı çarşafı bıraktım, direnmeyerek.

Tepkisizliğimi izledi. Beni daha fazla kurcalamadı, gözlerimi açmam için. Kafamı kaldırıp ona cevap versem benimle konuşamazdı bile, benim de fazladan iki kelimem hiç olmamıştı.

Çoğu gece ben onun isyan eden küfürleri arasındaki iç çekişlerini dinlemiştim o da benim burun çekmelerimi. Ama sabah olduğunda ne o ne de ben bakmamıştık birbirimizin yüzüne.

Bir keresinde ona, neden moralinin bozuk olduğunu sorduğumda, birbirimizi terslemiş çok kısa bir an içinde saç baş bir kavgaya girişmiştik. Kabul etmiyorduk bazı şeyleri, gururumuza yediremiyorduk zayıf hissetmeyi.

O gamsızdı ben yutmasını bilen. Duygusal bir aile değildik ama duygusal şiddetin başkentiydik.

Ve başka darbelerin.

Annem geldiği gibi çıktı odadan. Düşüncelerimi bölmüştü ama bu defa başka bir konu söz hakkı bulmuştu kendine.

Sezer haklıydı.

Annemi aslanlarını önüne atsalar kendine onlardan bir ordu kurar; yapamazsa hepsini çiğ çiğ yutardı. Hayatı her şeyden önemliydi. Yaşamak için çoğu şeyi mübah görüyordu.

Gözlerimin içine baka baka yapmıştı bunu. Kendi hayatı için beni kullanırken, mal olduğu şeyleri düşünmemişti.

Bencildi, önce kendisiydi. Ben ona ayak bağıydım çoğu zaman. Onu düşündüğüm kadar beni düşünmüyordu.

Büyüdüğüm YOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin