Büyüdüğüm YOL ' 1

Start from the beginning
                                    

Annem saklı dudaklarımı farkettiği an, "Orospu kılıklı!" Diye çığırdı.

"Gel aç lan şunu! Ayı mı oynuyor eşşeğin doğurduğu!"

Bir kez daha boğazını yırtan bir ses çıkarıp tişörtünü burnuna çektiğinde, nadir görebildiğim bu acınası haline, saklamadan gülüyordum artık.

İçeri girip banyo yapmak için kullandığımız kovayı lavabonun altına koydum ve el mecbur bir daha kullanamayacağımız yüz havlusunu anneme fırlattım.

"Al şunu deliğe bastır."

İtiraz etmedi, çünkü kolumu koparsa onun pisliğine elimi sürmeyeceğimi biliyordu.

"Ver! Ver ulan ver!" Elimden çektiği havluyu lavabodaki suya daldırırken, bayılacakmış gibi gözlerini baydığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırarak, etrafa taşırttığı sulardan kaçtım.

"Senin boruna da sıçayım. Suyuna da sıçayım."

"Sıçmışsın ya zaten."

Yere çöküp zaten gevşek olan vidaları söküp gider borusunun ucuna kovayı tuttum aceleyle. Sıkışan gider, tam da beklediğim gibi, bir anda fışkırarak boşaldığında, suyun bir kısmı annemi bacaklarına kadar ulaştı.

Kadın, çığlık çığlığa bağırıp öğürerek bana bir tekme attı o sinir haliyle ama gözleri yuvarlarında kaymış savunmasız haliyle o kadar eğleniyordum ki... Artık, tutmaya devam edersem altıma yapacağım gülme isteğime engel olamadım. Annemin sert darbesiyle dizlerimin üzerinden sağ kıçımın üzerine düşmüş kahkaha atmaktan yaş dolan gözlerimle boruyu kovanın içinde tutmaya çalışıyordum.

"Gülme lan gülmeeee! Senin babanın şarabına da çanağına daaa!"

Lavaboyu tıkayan saç tellerim köşeye sıkışmış suçlu gibi teslim olurken, annemin dayanamayıp çektiği havlu sayesinde kovaya aktı. Annemin, o kart sesiyle uyuşmayan bir feryat koparması için yeterli miktarda kıl birikmişti.

"Ay ay! Senin o saçının tek telini sikerler inşallah. Mikrop! Keseceksin lan!" Elindeki havluyla bana vurmak için elini kaldırdığı an eğlencemin ortasında geriye süründüm hemen panikle.

Anında elimdeki kovayı sıkıca tutup, "Allah çarpsın, çarparım şu suyu suratına," dediğimde dayanamayıp bir kez daha öğürdü.

Arkasını alamadığı için durduramadığı mide kasılmalarıyla iki kat olup beni rahat bıraktığında, sabah sabah bu halimize güle güle toparladım etrafı.

Bir ayda yirmi kez tıkanmayı başaran giderin değişmesi gerektiği için tekrar takmadım. Annem dışardan başka bir kova getirip anında soyunarak suyun altına girdiğinde, zavallı bakire gözlerimi yumdum öfkeyle.

"Allah'ım bu günah benim değil? Ne suç işledim ben!?"

"Çıksana kız dışarı, götüme mi bakacaksın bütün gün."

Gülen gözlerim kör olsaydı da bu sabaha uyanmasaydım, yemin ederim.

"Çok meraklıydım buruşuk kıçına!"

Duş perdesi olmadığı için aynı anda iki kişinin kullanamadığı banyoda halimize acıyarak başımı iki yana salladım.

"Suyu tuvalate dök."

Annem ağzına giren köpüğü tükürerek, "Elimi sürmem," diye bağırdı.

"İt de sürmezsin. Senin neyine götünü kaldırmak zaten?! Bir dahakine sıçacağın yeri bilirsin işte!"

Banyoyu en kullanılabilir haliyle bırakıp çıkmak üzereyken annemin tam sırtımın ortasına fırlattığı şampuan şişesini de alıp banyodan çıabildim sonunda.

Büyüdüğüm YOLWhere stories live. Discover now