Hafifçe omuz silktim onun parmaklarıyla oynarken. Eli soğuk ellerimin arasında olmasına rağmen sıcaklığını kaybetmemişti. Bunun yerine benim ellerimi ısıtmayı tercih etmişti. Uyumluyduk.

Derin bir nefes alarak bir elim elini bıraktı. Yatağın üzerindeki telefonuma uzandım. Kilidini parmak izimle açarken dolan bildirimlerimi kapattım. Normalde bu kadar çok mesaj almadığım için bildirimler elbette açıktı. Muhtemelen bundan sonra bu şekilde kullanacaktım.

"Kırıcılar." Dedim Twitter'a girip en üstteki adıma tıklarken.

"Ün istiyordum. Hep istedim. Ancak bu şekilde adımın anılacağını hiç düşünmemiştim." Dedim hızlıca yeni yazılan şeylerde gözlerimi gezdirirken.

Telefon aniden elimden çekildi.

"Okuma. Yeni kendine geldin. Daha iyiysen yemek ye. Seokjin'in çorba yaptığına eminim." Dedi.

"Canım yemek yemek istemiyor. Yalnızca okumak istiyorum neler dediklerini. Neler düşündüklerini bilmeliyim. İnsanların düşüncelerine hakim olmak hoşuma gidiyor." Dedim.

"Değişik bir bakış açısı ama okumana gerek yok. İnsanların düşüncelerini değil de gel benim düşüncelerimi oku." Dedi.

Kafamı ona çevirdim. Sanırım daha yeni göz göze geliyorduk.

"Bundan rahatsız olmaz mısın? Babam beni okuduğunda kendimi rahatsız hissediyorum." Dedim.

"Okuyan sen olduktan sonra bunları bana karşı kullansan dahi pişman olmam. Aksine benim hakkımda o güzel aklında bir şeyler tuttuğun için mutlu olurum."

Ani bir heyecanla bacağımı diğer tarafına atarak ona döndüm. Bacaklarım açık bir şekilde kucağında oturuyordum şimdi. Bir eli sırtımdan belime inmişti. Öylece gözlerime bakıyordu.

Onun ne düşündüğünden çok yüzünün güzelliğini izlemekle ilgilendim o an. Bu kadar yakından bu şerefe erişmiştim.

"Etkileniyorsun." Dedim. O an gülümsemek istedim ancak gerçekten moralim bozuktu.

"Kucağımda oturuyorsun. Gözlerime bakıyorsun. İncecik belin ellerimin arasında. Aksi mümkün değil."

"Seni öpebilir miyim?" Diye sordum gözlerimden gözlerini çekmeden. Yüzü sabit kalsada bu soruma şaşırdığını biliyordum.

İzin almak garipti belki de gerçekten. Daha önce öpmüşmüştük. Şuan izinsiz bir şekilde dudaklarına yapıştığımda da izin verirdi zaten. Asıl sorum bu değildi. Şuan onu gerçekten duygularımla öpecektim. Öncekiler gibi anın getirdiği bir haz veya tutku için değildi.

"Öpebilirsin." Dedi.

Ses tonumdan ne anlatmak istediğimi anlamıştı. Bu içime bir sıcaklık yayarken elimi yavaşça çenesine koydum. Parmaklarım boynuna doğru uzanıyordu. Bir elim ensesine giderken gözlerimi dudaklarına indirdim. Güzeldi. Dolgundu. Heyecanlandığı için en az benim kadar kuruydu dudakları.

Ensesindeki saçları hafif hafif okşarken dudaklarına yaklaştım. Burunlarımız sürtünürken nefesini dudaklarımda hissetmek adeta tüm kafamı uçurmuştu.

Gerçekten şuan bardak bardak alkol almış gibi kafam dağılmıştı. Hiç hareket etmedi. Belimdeki elleri bile sıkılaşmadı. Öylece durdu.

"Bir nefes uzağımdasın ama ben yine de seni kendime imkansız görmekten öteye gidemiyorum." Dedim.

Gözlerimi kapatıp ona yaklaştım. Dudaklarımı dudaklarına sürterken yavaşça yanağına geçtim. Titrek bir nefes alırken kokusunu almak beni tamamen dağıtmıştı. Kurumuş dudaklarımı yanağının üzerindeki benine bastırdım. Bir elim saçlarına tutunurken diğer elim omzuna düşmüştü.

Onu keşfederek öpmek istiyordum. İlk dudaklarımın dinlendiği yer olan beni de oldukça hoşuma gitmişti. Ordan dudaklarımı teninden ayırmadan aşağı indim. Daha sonrasında keskin çenesinin köşesine dudaklarımı bastırdım. Nefes alırken kararım değişti. Burayı öpmek daha çok hoşuma gitmişti. Kokusunu o kadar yoğun bir şekilde alıyordum ki şuan tam olarak burada yaşayabileceğime emin oldum.

Dudaklarım çenesi boyunca sürtündü. Ardından kendime daha fazla eziyet etmek istemedim. Alt dudağına dudaklarımı bastırırken hafifçe araladım. Benimle uyumlu bir şekilde dudaklarını araladığında ince dudaklarım anında kavradı alt dudağını.

Dolgun alt dudağını hafifçe emdim. Kafamı yana yatırarak bu olayı kendim için daha kolay kıldım. O da nazik bir şekilde bu dansıma uyum sağlarken yavaştık. Gerçekten o kadar yavaş bir şekilde öpüşüyorduk ki sanki bunu yapmayı yeni öğreniyor gibiydik.

Belimdeki elleri sıkılaştı ve beni tamamen kendine çekti. Sürtünmem yüzünden aramızdaki gerilim artarken göğüslerimiz birbirine değdi. Dilimi bu sefer ben onun ağzının içine ittim. Bu sefer keşfetme, değer verme sırası bendeydi.

Dilim pürüzlü diline sürtündü. Dişlerinin üzerinde dolaştı. Ağzını dilimin eriştiği yere kadar keşfettim ve ben bundan çok hoşlandım. Onu öpmekten, ellerimin ensesindeki saçları asılmasından, tapılası ellerinin belimde dinlenmesinden çok hoşlandım. Onun kucağında, ondan sevgi görmekten çok hoşlandım ve tek ihtiyacımın bu olduğunu farkettim. Benim Taehyung'a ihtiyacım vardı.

Ona bağlanmaya başladığım ilk an işte bu andı. O kafamı dağıtan, en kötü, en saçma şeyleri bile unutturan sihirli dudaklara ve sarhoş edici bir kokuya sahipti.

Aphrodite ~TaekookWhere stories live. Discover now