VI - Zamanın Ölü Dikişleri

Começar do início
                                    

''Bırak.'' dedim sinirle. Beni merdivenlerden geldiğim gibi indirirken kendinde değil gibi gözüküyordu.''Beni böyle korkutamazsın hala öğrenemedin mi ?'' Üzerine giydiği siyah , boğazlı kazak boynunu kaşıtırmış gibi yaka kısmını diğer eliyle düzeltiyordu ama beni duyduğu yoktu.''Kes sesini.''

Malikaneden büyük salona gelip beni çıkardığında Asaf Alahan'ı buralarda görmemek içimdeki nefretin şimdilik gömülmesine neden olsa da onun varlığını aratmayan kişi beni buz gibi havanın kucağına bırakıp dışarıya çıkardı. Bileğimi bırakmadan birkaç adımda beni bir hedef tahtasının önüne getirdiğinde fırlatır gibi anında beni bıraktı ve öne savruldum. Hızla arkamı döndüğümde midemin bir an bulanır seviyeye gelmesi beklemeden olmuştu. 

Buraya beni neden getirmişti ?

Malikanenin önünde güvenlik olduğunu düşündüğüm adamlara seslendi ve kafasıyla burayı gösterdi. Adamlar bana doğru yürürken  ''Ne oluyor ?'' diye bağırdım. ''Yaklaşmayın bana!'' Geriye doğru adımlarken kocaman bahçesi olan alanda kaçacak bir yer olmaması nereye gideceğimi kestiremememe sebep oluyordu. Etrafta onları kendimden uzak tutmak için kesici bir şey ararken Poyraz Alahan'ın arkasında duran oklar dikkatimi çekmişti ama onun yanına gidip onları alamazdım.

İki adam beni iki kolumdan tutup hedef tahtasının önüne getirdiğinde ''Bırakın beni hayvan herifler. Siz kime bunu yapıyorsunuz bilmiyorsunuz. Bırak.'' Adamlar beni tahtaya sabitlediğinde Poyraz Alahan arkasında duran oklardan birini eline aldı.''Sabit tutun.'' diye adamlara emir verdiğinde kıpırdanmam onun ''Hareket edersen ölürsün.'' demesiyle duraksadı. Bakışları delici bir kartal edasıyla dururken benim yüzümdeki tepki sinirden kasılmamla acır gibi bir hal almıştı. Midem gerçekten bulanıyordu.

Kolumdaki sert baskı hareket etmemi engellerken üzerime alınan okun nişanı zihnimden geçip ruhuma vuracakmış gibi hissetmem kaçınılmaz olmuştu.''Sen nasıl bir canavarsın?'' dedim safran tadı boğazıma dizilirken. Hiçbir şey yemeyişim ek olarak baş ağrıma ve gözümün kararmasına sebebiyet verirken Poyraz Alahan elleriyle oku tutarken gözlerini kıstı ve atış için kendini hazırladı.

Gözlerimi kapattım ve içimden Neredesiniz ? Anne , baba ? Sizin olmadığınız bu dünyada yaşamayı bırak aldığım nefes bile cehenneme dönüyor. Cayır cayır bir ateşin içinde yanıyorum. Duyduğum sevgi nefretin kapılarını aralarken birer birer , içimde umudumun tükenişini izliyorum büyük bir defterden. Soluyor içimde yaşattığım bahçenin çiçekleri. Yerini acıtan dikenler alıyor.Durduramıyorum anne , zaman geçtikçe acım daha da katlanıyor dedim.

''Bu yaptığını asla unutmayacağım.Asla.'' dedim gözlerim kapalıyken. Boğazımı lime lime eden yokluk hissi arşa çıkmış ve aldığım nefesler bile zehir gibi düğümlemişti ruhumu. Nişan aldığı ok birden öne atıldığında nefesimi tuttum. Dudaklarım kendiliğinden aralandığında sanki aldığım hava içinde boğuluyordum. Gözlerimi açamıyordum çünkü açsam bir silah niyetine onu vurmak isteyecektim.

Saniyeler zamanın içinde dönüp dolanırken ''Abi!'' diye bir ses duydum. Öfkeli ve yüksek çıkan ses hedef tahtasına vurulmasını beklediğim okun gelmesini durdurmuş olmalıydı çünkü bir ses duymamıştım. Gözlerimi açtım. O çocuk yanımıza yaklaştı ve Poyraz Alahan'ın karşısına geçip ''Bunu yapamazsın. O kadar mı kötüsün?'' dedi ve saçlarını geriye attı.
''Haklıydı. O ne söylese doğru. Sen gitgide ona benziyorsun.'' 

Poyraz Alahan elindeki oku yere indirirken ''Sus.'' dedi. Sesindeki tını bende hiçbir etki uyandırmazken o genç devam etti. Arkadan gözüken boyu Poyraz Alahan'dan hafif kısaydı. Yüzünü görmüştüm. Kumral ve kahve rengi karışık saçlarını yana yatırmıştı ve gözleri Asaf Alahan'ınki gibi mavi değildi.

KARA GÜZ Onde histórias criam vida. Descubra agora