Sarışın

56K 3.7K 1.7K
                                    

Sonunda geldim kuzular 

Haşlanmış patates, brüksel lahanası, karnabahar ve brokolinin bulunduğu koca bir tabak, tam masanın üzerinde duruyordu. Tüm evi etkisi altına almış tuhaf kokusu hafiften hoşuma gitmeye başlarken, masanın üzerine oturdum.

Normalde bu tarz şeyler hazırlamazdı. Sebze yesek bile haşlanmış olarak yemezdik. Bu yüzden neden bu kadar 'sağlıklı' bir tabak hazırladığını anlayamıyordum. Zaten iç organlarım çoktan iflas bayrağını çekmişti.

"Sen şimdi seviyorsun yani beni?" kahve kavanozunu dolaba bırakırken başını aşağı yukarı salladı. "Harbi mi lan?"

"Eray." bana döndüğünde omuzlarını düşürmüştü "Biraz fazla abartmadın mı?"

"Belki." mutfak masasından inip eşofmanımı düzelttim. Bu sırada kalçamda beliren sızı yüzüme buruşturmama sebep oldu. "Siktir." alt dudağımı ısırdım, daha önce hiç böyle acımamıştı.

"Ne oldu?" hemen belimi sardı Dağra, beni kendine yaslarken sorusunun cevabını anlamış olacak ki, yüzünde anlayışlı bir tebessüm oluştu. "Gel, odamıza götüreyim seni."

"Gerek yok." çok daha iyilerini -sertlerini- yaşamıştık, küçük bir birliktelikte neden bu kadar canımın yandığını anlamıyordum. 

Koltuğa oturup bacaklarımı uzattım, bu sırada Dağra televizyon kumandasını yanıma bıraktı ve tezgahın üstünde bıraktığı kahvesini almak için döndü. O sebzeleri daha sonra yemeye zar zor ikna etmiştim, şu an hiç canım istemiyordu.

Kahvesini sehpaya bırakırken kapı çaldı, Samet'in uğrayıp bir şeyler alacağını daha önceden söylediği için şaşırmadım. Arkadaşıyla beraber salona geldiklerinde o yeşil gözlü herife bakmamak için büyük bir çaba sarf ediyordum.

"Hoş geldin demek yok mu abisi?" duvarın önündeki koltuğa bıraktı kendini.

"Bak ya hemen oturuyor." kaşlarımı çattım. "Hani bir şeyler alıp çıkacak-"

Dudaklarımın üzerindeki küçük baskıyla sözüm yarıda kesildi. Dağra'nın beni susturma yöntemini kesinlikle sevmiştim. "Biraz sakin ol sarışın."

Ben karşılık veremeden ayrıldığı  için sızlanarak dudaklarına uzandım. "Bir daha." Üzerime iyice eğilip dudaklarımı tekrardan öptü ve çekildi.

"Oğlum ben görünmüyor muyum lan?" diye isyan etti Samet. "Ben de buradayım alo?"

"Siktir."

"Biraz ayıp olmuyor mu Eraycım-"

"Sana mı diyorum?" oturduğum yerde toparlanmaya çalıştım. "Örümcek var!" tam koltuğun başına kadar tırmanmış simsiyah yaratığı dehşetle işaret ettim. Bu hayatta hassas olduğum bir şey varsa bu da kesinlikle örümceklerdi. Adının geçmesine dahi tahammülüm yoktu.

"Vay vay." alayla sırıttı Samet. "Örümcekten korkuyorsun ha."

"Dağra, al şunu." yavaş yavaş bana doğru ilerleyen şeye daha fazla katlanabileceğimi sanmıyordum. Dağra'nın kolunu tutup koltukla arasına  girmeye çalışırken ayağa kalktı. Peçeteyle örümceği alıp camdan dışarı attığında rahat bir nefes verdim. 

"Tamam, halloldu güzelim." bedenini yanıma bırakıp kolunun altına aldı beni. Parmakları sarı saçlarımda dolaşmaya başlayınca Samet'le göz göze geldim.

"İnsanların korkularıyla alay edilir mi Samet abi?" diye tısladım dişlerimin arasından. "Ben de tam sana Tolga'nın sevdiği şeylerden bahsedecektim."

"Eray, seni çok sevdiğimi biliyorsun..." Samet'in kurduğu diğer cümleleri hiç dinleme gereği duymadan Dağra'nın göğsüne uzandım. Gözlerimi kapattığımda ona aldırmadığımı fark etmiş ve "Ulan." gibisinden bir şeyler mırıldanmıştı.

Kocacığım • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin