Duygusallık

55.6K 3.7K 3.1K
                                    

Dağra'nın genel olarak gergin bir yapısı vardı ama hiç bu kadar sinirli görmemiştim onu. Biraz daha zorlarsa simsiyah gözlerinden alevler çıkartabilirdi. Şimdiye kadar argo bile konuşmayan adam, açık açık küfürler ediyordu. Tüm bu öfkesine rağmen nazikçe koltuğa oturmama yardımcı oldu. Bu ilk dayak yiyişim değildi, büyük ihtimal son da olmayacaktı. Daha kötülerini görmüştüm, bu yüzden Dağra kadar sorun etmiyordum.

"Hastaneye gitmeliydik, bir şeye de itiraz etmesen ne olur acaba?!" söylene söylene yanımdan kalktığında dudağımdaki yara izin verdiğince sırıttım. Dudağım fazla gerilince patlayan yer yanıyordu.

"İyiyim ben." başımı geriye yatırarak gözlerimi kapattım.

"Acıtmayacağım güzelim." elimin üzerini usulca öptü ve dudağımdaki yaraya bir şey bastırdı. İlk başta inleyerek geri çekilmeye çalışsam da sonrasında alıştım. "Neden kavga ettin?"

"Benim olayım değildi." aynı işlemi kaşımda da uygularken tepki vermemek için kendimi kasıyordum. Piç kurusu nasıl bir vurduysa artık. "Demir'i gördüm, yardım etmek için-"

"Keşke çevreden yardım isteseydin Eray, niye insanların meselesine karışıyorsun ki!?" 

Gözlerimi aralayıp telaşlı ifadesini görmek yeniden gülümsememe sebep oldu. "İyiyim dedim ya." 

"Şu üstünün başının haline bak." duraksadı, toz içinde kalmış kıyafetlerimdeki farklılığı daha yeni fark ediyordu. Sürüldükten sonra dikkat etmediğim için yer yer bozulmuş siyah ojelerime, kolyeme, dar pantolonuma, her yerime dikkatle baktıktan sonra gözlerimizi birleştirdi. "Neden böyle giyindin?"

Bunu sorduğuna göre yemek olayını iptal etmişti...Çünkü eğer gideceğimizi düşünseydi hazırlanmamı garipsemezdi. 

"Canım istedi." gözlerimi kaçırıp yavaşça doğruldum. Karnımdaki kasılma yüzünden yüzümü buruştururken ceketi kollarımdan sıyırmama yardımcı oldu. Şimdi pantolonumun beline sıkıştırılmış dar tişörtümle karşısındaydım. 

"Dışarda ne yapıyordun sen?" elindeki küçük yara bandını kaşıma yapıştırdıktan sonra çenemi tuttu, yüzümün iki yanını da dikkatle inceliyordu. "Acıyor mu?"

"Öp de geçsin." piç bir sırıtış takınıp Dağra'nın dudaklarına yaklaştım. Gülmek istemiyor gibi olsa da kendini tutamadı.

"Her yerin yara bere içinde." parmaklarını saçlarımda hissedince tekrar arkama yaslandım. Yüzümü izlerken kısa süreli bir sessizlik oluştu. Dalmıştı, aklından her ne geçiyorsa öfkeli bir küfür savurup ağzının içinde bir şeyler mırıldandı. "Ben bakmaya kıyamıyorum..." Sanki adamın saçlarımı çektiğini hatırlamış gibi, yavaş yavaş okşuyordu. 

Eve öylesine mi erken döndüğünü yoksa yemek planı için mi olduğunu öğrenebilmek adına "Neden erken geldin?" diye mırıldandım, düşüncelerinden sıyrılarak gözlerimizi birleştirdi.

"Erken değil, her zamanki saatim." olabilirdi...işlerinin yoğunluğuna göre değişkenlik gösterdiği için pek dikkat etmemiştim. "Neden dışarıda olduğunu sormuştum."

"Ben mi?" seni bekliyordum dersem çok boktan bir duruma düşecektim, adamın yemek falan düşündüğü yoktu çünkü. "Öylesine."

"Öylesine?" tek kaşını kaldırdı...siktir, çok iyi ulan. "Böyle hazırlandın ve öylesine mi dışardaydın?"

"Her zamanki halim." koltuktan destek olarak ayağa kalktım, beni durdurmak yerine o da kalkıp karşıma dikildi. Kalçamı saran pantolonumu baştan aşağı süzdü ve giydiklerimden dolayı incecik duran belime sardı kolunu. 

Kocacığım • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin