"Yalnız Arslan abi , tamam nişanlısınız da iki erkek kardeşinin yanında da yapma yani. Küçük kayınçon olarak söylüyorum keza abim bu durumdan hiç hoşnut değil." derken işaret parmağıyla aramızda olmayan mesafeyi gösteriyordu. Arslan ilk abime sonra Mert'e baktıktan sonra başımı göğsüne yasladı ve konuşmaya başladı.

"Bir ay sonra ablan karım olacak , küçük kayınço. Şimdi yan yana oturmamızdan rahatsız oluyorsanız , bir ay sonra ablanı alıp götüreceğim gerçeğine kendinizi hazırlasanız iyi edersiniz. Özellikle bu durumdan hoşnut olmayan büyük kayınço." dedi alaya alır bir şekilde. Abim koltukta biraz öne kaydıktan sonra başını yana yatırıp Arslan'a hitaben konuştu.

"Bir ay sonra derken , ne aceleniz var sizin? Daha yeni nişanlandınız." dedi hesap sorar şekilde. Doğrulup Arslan'dan biraz uzaklaştım. Arslan bu hareketime gözünün kenarıyla bakıp bir şey söylemeden tekrar abime döndü. O da farkındaydı olay ciddileşmişti.

"Metin , herkesin ortasında söylemekten hoşlanmıyorum ama anlattığım halde tekrar tekrar duymak istiyorsun belli ki. Ben senin kardeşini uzun zamandır bekliyorum. Duygularımı biliyorsun. Uzatmak istemiyorum." bakışları bana döndü tekrar abime çevirdi gözlerini. "Uzatmak istemiyoruz. Seviyoruz oğlum işte anlasana.." dedi isyan edercesine. Abim bakışlarını bana çevirdi ama Arslan'a hitaben konuştu.

"Biliyorum oğlum. Sevdiğinizi biliyorum ama bu kadar acele etmenizi anlayamıyorum." dedi. Burada benim konuşmam gerekiyordu galiba. Boğazımı temizleyip benim konuşacağımı belli ettim.

"Abi , ha bir yıl sonra ha bir ay sonra ne fark eder ki? Biz birbirimizi seviyoruz. Ailelerimizin onayını da aldık. Senin düşüncelerin bizim için değerli bu kadar apar topar olmasını doğru bulmuyor olabilirsin ama biz zaten uzun yıllardır birbirimizi seviyoruz. Yani demek istediğim o kadar zaman birbirimizden uzak olduğumuz için erkenden evlenelim diyoruz. Bir ay sonra olmasa beş ay sonra olacak. Eninde sonunda evleneceğiz sonuçta. Hem nikah tarihini de aldık. Ayıp olmaz mı adamlara , 'abim bu kadar erken istemiyor iptal edelim biz nikahı.' demek." dedim. Abim son söylediğimle gülümsedi. Kendini toparlayarak eski sürat ifadesine dönmeye çalıştı ama pek mümkün olmadı.

"Ayıp olur diye iptal etmeyelim diyorsun." dedi muzipçe. Başımı hevesle sallayıp konuştum.

"Evet , tamamen ayıp olur diye." dedim sevimlice. O sırada Arslan da olay tatlıya bağlandığı için üzerindeki gerginliği attı. Selin'in sesi kulaklarıma dolunca dönüp ona baktım.

"Ayıp demişken aklıma geldi. Dün Melisa'nın yaptığı yanlış olmuş. Ben onun adına özür dilerim sizden." dedi gözlerini ikimiz üzerinde gezdirirken. Önemli değil dercesine elimi sallarken abim konuştu.

"Neden ne yaptı ki Melisa?" diye sorusunu yöneltti. Selin konuşmadan önce ben konuşmayı ele aldım.

"Önemli bir şey değildi abi. Senin özür dilemene de gerek yok Selin. Dün ki heyecanından fark edemediğin için müdahil olamadın. Yoksa ben engelleyeceğine eminim." dedim gülümsemeye çalışırken. İster istemez kızın ismi bile canımı sıkmaya yetmişti. Selin abime olayı yine de anlattı. Abim pek konu hakkında konuşamadı , ne de olsa eşinin kuzeniydi. Konu orada kapandı gitti. Mert biraz daha oturup uyumaya gitti. Ertesi gün okulu olduğu için erken kalkması gerekiyordu. Arslan da yarın işe gideceği için kalktı. Bahçe kapısından uğurlarken birbirimize sarıldık. Ne kadar öpmek istese de geri kaçtım. Gözlerini kısıp yüzüme bakarken konuşmaya başladı.

"Kaç kaç! Son zamanların bunlar. Aynı evin içinde de kacabilecek misin bakalım." dedi. Yüzüne bakıp gülümsedim.

"Bende seni seviyorum Aşkım!" dedim. O da benim bu tavrıma gülümseten başını 'sen görürsün!' dercesine salladı. Korkmalı mıyım?

HEMARE Where stories live. Discover now