32.Bölüm✔️

24.4K 1.4K 259
                                    

Keyifli okumalar dilerim 😍

Bir bak tarihe
TÜRK'e başkaldıranların sonu ne olmuş!!!
🇹🇷🇹🇷🇹🇷

_______________________

Hayatın bana bir tarafıyla gülmesi hiç adil değildi. Hafifçe gülümseyip önüme döndüm. Yolda geri bas dediğim, Urfa canavarı benim üstüm oluyordu.

Sorun yoktu. Sonuçta sadece geri bas demiştim. Gayet normal bir cümle.

Yiğit elini uzatmıştı. "Tim komutanı, Yüzbaşı Yiğit Aral." Ayaz, Yiğit'in elini tutup sıktı. "Memnun oldum komutanım." Okan baş selamı vermişti. "Teğmen Okan Bayraktar." Sonra da Ömer. "Teğmen Ömer Erdem. Aramıza hoş geldiniz komutanım." Ve sıra bana gelmişti.

Yüzüne baktığımda gülümsüyordu. Ama gözlerinde şaşkın bir ifade de vardı. "Üsteğmen Umay Yücesoy." Önüme döndüğümde Yiğit'in kaşlarının çatık olduğunu fark ettim. Gözünden bir şey kaçması imkansızdı zaten.

Albay, Ayaz'ı da alıp çıkmıştı. Ömer ve Okan sohbet ederek mekanın yolunu tuttular. "Güzelim?" Evet soru sormadığı halde bir cevap bekliyordu. Yanına yaklaşmıştım.

"Sabah gelirken Ayaz üsteğmen ile karşılaştık. Geri bas dedim de adama." Sırıtıyordum. "Bir sorun çıkardı mı?" Canım sevgilim, bana o kadar güveniyordu ki sıkıntının benden çıkmadığına emindi.

"Hayır. Hiçbir şey demedi bile. Bir sorun varsa eğer; çıkartan benim." Kolunu omuzuma attı. "Belâlı sevgilim benim." Kolunun altından çıkıp bir adım yana kaydım. "İkinci bir vakayı kaldıramam." Yüzü asılmıştı.

"Çok kızdılar mı sana?" diye sordu. Başımı iki yana salladım. "Bana yapacakları ve söyleyecekleri hiç umurumda olmadı ama sana sesini yükseltme ihtimalleri bile içimi acıttı." Koluna tutundum. "Umay ne yaparsa yapsın ona bir şey demezler ama Asena'ya askeri konularda bazen kızabilirler. O yüzden acımasın hiçbir yerin. Canın acırsa kalbim üzülür."

Kolunun üzerindeki elimi tutup beni kendine çekti. "Kalbini yerim senin." Az önce uyarmıştım oysaki. Çenemi kavrayıp yüzümü yüzüne çevirdi.

"Tadın damağımda kaldı." Başparmağı alt dudağımın üzerinde geziyordu.

Sadece alkol mu sarhoş ederdi bedeni yoksa karşımdaki gözler de buna dahil miydi?

Dudaklarım kıvrılınca parmağı kıvrılan çizgiyi takip etmişti. "Yiğit?" Gözleri bir an gözlerime tırmanıp tekrar aşağı indi. Şu an kendisine ulaşamıyordum. Yanağımdaki elini tutup aşağı indirdim. Hemen ardından geri çekilmiştim. "Burada olmaz. Dikkat etmeliyiz. Askeriz biz." Bana hak veriyor olmalıydı ama bu durun hoşuna gitmemişti.

Mekana ilerledik beraber. Üçlü koltukta yan yana oturmuştuk. Başımı omuzuna yaslayıp Okan ve Ömer'in sohbetini dinledim.

"Yeni üsteğmeni nasıl buldunuz?" Ben yorum yapmayacağım. "İyi anlaşırız diye düşünüyorum." Okan'ın bu kadar iyimser olması bazen can sıkıcıydı. "Aramıza yine kadın bir komutan gelir diye düşünmüştüm." Sırıtmaya başladım. "Ayaz üsteğmeni de ayarlayabilir sana." Ömer yüzünü buruşturmuştu. Gülmeye başladım. O sırada kapı çaldı ve odaya Ayaz girdi.

"Girebilir miyim komutanım?" Yiğit başını aşağı yukarı salladı. "Gel otur." Bakışlarımı başka bir yöne çevirmiştim. "Asker olacağın aklımın ucundan bile geçmezdi." Galiba benimle konuşuyordu. Yüzüne baktım. "Hayat bazen şaşırtıyor, komutanım." Ortamdaki sessizliği Ömer bozmuştu.

"Nerden tanışıyorsunuz?" Çok rahat sorduğunu fark edince boğazını temizleyip yeniden denedi. "Pardon komutanım. Umay üsteğmenimle tanışıyor musunuz?" Ayaz, önemli değil der gibi başını sallamıştı. Rahat birine benziyordu. "Yolda karşılaştık. Arabasından inip üzerime doğru yürüdü. Biraz daha inat etseydim vururmuş beni. Silahı da var zaten." Şimdi bir şey derdim ama neyse.

UMAYWhere stories live. Discover now