31.Bölüm✔️

24.6K 1.4K 426
                                    

İyi okumalar dilerim.

Cansa can, kansa kan.
Yeter ki sen dalgalan şanlı bayrağım!
🇹🇷🇹🇷🇹🇷

______________________

Rezil olmak resmedilmek istenseydi; şu an ki halimiz her bir tarafta boy gösterirdi. Sevdiğim adamla ilk öpüşmemizin bu kadar kötü bir sonuca varacağını düşünmemiştim.

"Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü."

Yiğit ile alay edip gülmek istemiştim ama aynı durumda olduğumuz için susmuştum. Dedemin hemen arkasından Fatih babam çıkmıştı. Milli piyango bize vurmuştu. Göz ucuyla yanımda ki adama baktım. Ayakta dikiliyordu. Ben hala oturuyordum. Ayağa kalkıp esas duruşa geçtim.

"Ne yapıyorsunuz siz?" Fatih babamın sesi düşük çıkmasına rağmen beni titretmişti. İkimiz de konuşmuyorduk. Umarım sorusuna bir cevap beklemiyordu.

"Utanmıyor musunuz siz? Askerlerinize böyle mi örnek oluyorsunuz? Lan sizin eviniz yok mu? Karargahın bahçesinden başka yer bulamadınız mı?!" Alt dudağımı ısırıp başımı eğmiştim. Görmelerini istemezdim.

"Eğme başını!"

Fatih babam beni korkutuyordu. Başımı kaldırıp dedemin mavi gözlerine baktım. Kaşlarını çatmıştı. Dedem de beni kurtaramazdı. "Umay'ı alıp içeri gir." Niye sadece ben? "Komutanım-" Fatih babam tam itiraz edecekken dedem sözünü kesmişti. "Fatih!" Ben gitmesem mi?

Kötü kötü Yiğit'e bakıp bana döndü. Bakışlarımı kaçırmıştım. "Düş önüme Umay Hanım." Yiğit'i yalnız bırakmak istemiyordum. Fatih babamla da yalnız kalmak istemiyordum. Gülümseyerek yola düştüm. Biraz ilerledikten sonra Yiğit'e bakabilmek için, bende ki de nasıl bir cesaretse, arkama dönmüştüm. "Önüne dön, önüne."

Başımdaki bereyi düzeltmiştim. "Ev gidelim biz. Dudaklarını çamaşır suyu ile yıkayacaksın." Ağzında bir şeyler geveliyordu. "Kıskançlık yapmasak mı?" Konuşabiliyorum. Oysaki ben dilimi yuttuğumu sanmıştım.

"Sence konu burada kıskançlık mı?" Başımı aşağı yukarı salladım. Arkamdan saçımı çekmişti. Arkama dönüp yüzüne baktım. "Karargahta yapmasak mı böyle şeyler?" Alaylı bir şekilde gülmüştü. "Siz şey yaparken bir sorun yok mu?" Kaşlarını çattı. "Bak yine hatırladım." Önüme dönüp merdivenlerden yukarı çıktım. Sussam iyi olacaktı.

Odama girdiğimizde eliyle koltuğu gösterdi. Sözünü dinleyip oturmuştum. Bir süre bir şey söylemeden başımda dikildi. "Sana kıyamıyorum ki. Paşa bıraksaydı dışardakini bir güzel haşlasaydım." Başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Yiğit'i sevdiğini düşünüyordum." Başını aşağı yukarı salladı. "Senden uzaktaysa çok seviyorum." Bu cevabı beğenmedim.

Kapı açılmıştı. Dedem içeri girince ayağa kalktım. "Ne yaptınız komutanım? Falakaya yatıracak mıyız?" Yok artık, der gibi baktım. "Odasına gönderdim. Sen de karışmayacaksın." Canım dedem. Dedeme yaklaşıp sıkıca sarıldım.

"Özür dilerim, dedeciğim." Kolları arasına alıp başımın üzerinden öptü. "Güzel kızım benim." Başımdaki bereyi çıkarıp başımı okşadı. "Annenin ailesi gelmiş." Başımı aşağı yukarı salladım. Yüzümü avuçları arasına aldı. "Ağladın mı sen?" Gülümsemeye çalıştım. "Önemli değil Paşam." Elimden tutup beni koltuğa oturttu. "Senin gözünden akan bir yaş nasıl önemli olmasın? Babana laf mı söylediler?" Vücudumu dikleştirdim.

"Söyleyemezler. Söyleselerdi, bu onların sonu olurdu. Annem ve babamı özlediğim için çok az ağlayabildim. Yiğit izin vermedi fazlasına." Yiğit'ten bahsetmese miydim?

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin