Parmakları ikimiz üzerinde gezindi. "Siz ikiniz nerden tanışıyorsunuz?" Yiğit kollarını serbest bıraktı. "Sana ne." Olaya el atmam gerek.

"Bunlar terörist olma yolunda adımlar atacak olan şahıslar. Jandarma ilgilense daha iyi olacak." Tarık başını aşağı yukarı salladı. "Tamam."

Yiğit, yolun karşı tarafına doğru ilerlemeye başladı. Arkasından bakıyordum. "Siz iyi misiniz?" Tarık'a döndüm. "Kurtlara bir şey olmaz." Gülmüştü. "Bozkurt sonunda Asena'sına kavuştu galiba." Öyle bir şey işte.

Bize ayrılan sürenin sonuna geldiğimi düşünerek motora atladım. Yiğit koşarak bizim olduğumuz tarafa gelmişti. Arkama geçip oturdu. "Uçur bizi kaptan!"

Omuzumun üzerinden arkama döndüm. Yiğit'in yüzü yüzüme çok yakında. Sadece birbirimizin gözlerini görebiliyorduk. "Önüne döner misin? Dikkatimi dağıtıyorsun." Dudağımın kenarı kıvrıldı.

Motoru gazlayıp olay yerinden uzaklaştık. "Nereye gittin sen?" Sesim ulaşabilsin diye bağırmıştım. "Videomuzu çekmiş haylazın biri." Hallettiğini bilerek daha fazla soru sormadım.

Motoru, sahibinin önünde durdurdum. Polisler buraya da gelmişti. Motordan inip başımdaki kar maskesini çıkarttım. Saçlarımı düzeltip motorcu çocuğa gülümsedim. "Damarlarında kan yerine adrenalin akıyor gibi görünüyorsun abla." Yiğit aramıza girdi. Cebinden bir miktar para çıkarıp çocuğa uzattı. "Çok konuşma." Paraya sırıtarak bakıp başıyla selam verdi. "Ben buralardayım. Lazım olursa arayın." Motoruna atlayıp uzaklaşmıştı. Arkasından gülüyordum.

Kar maskesini bana uzattı. "Aksiyona doyduğumuza göre alışverişe devam edelim." Başımı aşağı yukarı salladım, gülümseyerek. Arabaya binip bir sonraki mağazaya geçtik. Burada daha çok mağaza vardı.

Büyük bir mağazaya girdik. Girişte birkaç adam elinde tuttukları çantalarla bıkkınlıkla bekliyorlardı. "Çok mu zor?" diye soru yöneltti Yiğit, onlara. "Oo kardeşim hoş geldin aramıza." Yiğit ile beraber gülmüştük.

Pantolonlara yönelecekken Yiğit beni elbise tarafına çekiştirmişti. "Dolabında yüz adet aynı pantolonun var." Omuz silktim. Siyah mini eteği görünce elimi uzatıp almıştım. Aynanın karşısına geçip üzerime tuttum.

"Nasıl?" Yiğit'e döndüm. Yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. "Asla karışmam fakat birazcık kısa mı?" Yani doğru söylüyordu. Oturup kalkarken sorun olabilirdi, benim açımdan.

Beyaz şortu elime aldım. "Üzerine ne alayım sence?" Şortu eline alıp göz attı. "Sana her şey yakışıyor Portakal Çiçeği. Emin olamadım." Yiğit ile kıyafetlere yorum yaparak kombinler oluşturuyorduk.

Yiğit'in elinden tutup erkek bölümüne çekiştirdim. "Sana kazak alalım. Beraber giyeriz." Bileğini tuttuğum elimi avucuna alıp beni kendine çevirdi.

"Benim kazağımı giyip altına bir şey giymeden evde tatlı tatlı gezecek misin?" Gözlerimi kıstım. "Bacağımda da kas var benim. Pek tatlı durmuyor." Aramızdaki mesafeyi kapattım. "Çok dizi izliyorsun sen galiba." Yüzünü yüzüme eğdi. Derin bir nefes aldı.

"Senin gözlerine bakarken kafamdan geçen senoryaları bir bilsen... O diziler ne ki?"

Öksürük sesiyle başımızı aynı anda çevirdik. "Kardeşim ayıp oluyor. Hanım sonra başımın etini yiyecek bak onlar neler yapıyor sen yüzüme bile bakmıyorsun, diye." Yiğit'ten uzaklaşmıştım. "Ne yani? Sevgimi herkesin içinde dile getiremeyecek miyim?" Allah'ım ne olur, hayır.

"Hanımlar ve beyler; ben, yanımda gördüğünüz güzeller güzeli kadına âşığım. Kalbim ilk defa onu gördüğünde atmaya başladı. Ve bir gün olur da onu göremezsem atmayı bırakacak."

UMAYWhere stories live. Discover now