"Ağlama..." dedi ve gözlerini kapatıp alnını alnıma yasladı. "Ben gitmeyeceğim ki meleğim, hep yanında olacağım" Başımı olumsuz anlamda salladım. Kızgınlıkla kaşlarımı çattım.

"Ama gidiyordun..." Titrek birer nefes aldım. "Gitme desem bile gidiyordun şeytan" Gözlerimi gözlerinde sabitledim.

"Bu sadece bir rüya... Gerçek değil" Dedi ve elini yüzüme çıkartıp göz yaşlarımı sildi. "Ağlamandan nefret ediyorum" deyip yerinde benimle birlikte doğruldu. Sırtını yatak başlığına yaslayıp benide kendine çekti. "Sözünü tutmalısın"

"Bu seferde sen söz ver şeytan" dediğimde yavaşça kulağıma doğru eğildi.

"Söz veriyorum meleğim..." Derin bir nefes aldım. "Açıkçası, senden ayrılmaya hiç niyetim yok..." deyip gülümsedi. "O yüzden bir ömür boyu bu yüzü görmeye kendini hazırlasan iyi edersin"

Biraz daha sakinleşmemle gözlerimi kapatıp tekrar uykuya dalmaya çalıştım. Ensemde bir sızlama hissetmemle ise yüzümü buruşturup huzursuzca başımı kaldırdım.

Şeytan, bir şeyler olduğunu anlamış olacak ki elini kaldırıp ensemdeki ize getirdi. "Bunu o yaptı..." diye mırıldandı ve kaşlarını çattı. "Kabusu görmeni o sağladı"

Derin bir nefes alıp yüzüne anlamsız bir şekilde baktım. "Mührü zayıflatmıştık ama?" sorumla bakışlarını yüzümde gezdirdi.

"Etkisi geçmiş olmalı" dediğinde yavaşça iç çektim.

Bu Mühür işi sinirlerimi bozmaya başlamıştı...

Oflayıp başımı şeytana doğru kaldırdım. "Uyumak istemiyorum" dedim. O kabusu görmeye bir daha dayanamazdım sanırım. Çok gerçekçi olması beni korkutuyordu.

Şeytan başını boynuma yasladı ve derin bir nefes aldı. "Emin misin? Çok uykusuz görünüyorsun Dolunay..." Başımı salladığımda gözlerime baktı. "Pekala..." deyip yavaşça kollarını etrafımdan çekip ayağa kalktı. Kapıya doğru ilerlediğinde kaşlarımı çatarak onu izledim. Odadan çıktı ve bir kaç dakika sonra elinde iki kahve bardağıyla geri geldi. Bir bardağı bana uzatıp konuşmaya başladı. "Uykunu açar"

Elinde ki bardağı alıp kahveden bir yudum aldım. Şeytanda gelip yatağa oturduğunda ikimizde konuşmuyorduk.

Kahvemden bir yudum daha alıp başımı yavaşça şeytanın omzuna yasladım. Kahve bardağını sol eline alarak boşta kalan elini belime doladı ve beni kendine çekti. Derin bir nefes alıp elimde ki kahveyi incelemeye başladım. "Kahveyi nereden buldun?"  Sorduğum soruya biraz güldükten sonra cevap verdi.

"Mutfaktan"

"Sarayda mutfak mı var?" Şeytan ciddi olup olmadığımı kontrol etmek için başını yüzüme doğru eğdi ve sorar gözlerle baktı. Sonrada bir şey demeden gülümseyerek başını salladı.

"Sana sarayı gezdirmem lazım" diye mırıldandığında onu onayladım. Kesinlikle bana sarayı gezdirmesi gerekiyordu. Sürekli kaybolmak sıkıcı olmaya başlamıştı.

"Savaş..." kısık sesle konuşmamla başını bana çevirdi. "Beni kim mühürledi?" bir süre cevap vermeyince tekrar konuşmaya başladım. "Bilmek istiyorum..." 

Şeytan, derin bir nefes alıp sesini alçaltarak isteksiz bir şekilde konuştu. "Ruh koruyucusu" dediğinde başımı önüme doğru eğdim.

"Dünyaya geldiği yetmiyormuş gibi birde beni mi mühürledi?" kafamın karışmasıyla kaşlarımı çattım. "İyide bunu neden yapsın ki?"

"Seni kullanmak istiyor..." dedi ve devam etti. "Dengenin sağlanması için bir koruyucunun ölmesi gerekiyor ama onun planı farklı" sonlara doğru sesi kısılmıştı. "Seni öldürmek yerine kendine mühürledi daha güçlü olmak için..." Duraksadı. "Ve bu... Çok zekice"

Dolunayın AltındaWhere stories live. Discover now