19.Bölüm✔️

Magsimula sa umpisa
                                    

"Bir kurt tarafından yetiştirildi." Kaşlarım havalanmıştı. "Eğitim için ormanda geziyordum. Ağacın tepesine çıkmış ama inememiş. Ağaca tırmanıp aldım. Aşağı indiğimde karşımda iki büyük kurt vardı. Zehir kucağımdan atlayıp onlara koştu. Beni onlardan korudu. Minicik bir şeydi o zamanlar. Sonraki gün peşime takıldı. O zamandan beri benimle." Vay be. "Kurtları neden getirmedin?" Yiğit gülmüştü. "O kadar şey anlattım ama aklına takılan bu mu oldu?" Gülümsedim. "Evet. Bir kurt beslemeyi her zaman çok istedim." Zehir'in ayağımın ucuna koyduğu topu tekrar fırlattım. "Kurt mu alsak? Ne dersin?" Ömer başını ikimizin arasına getirdi. "Bence siz evlenin, yavru kurtlarınız olsun. Bozkurt, Asena ve yavru kurtlar. Mükemmel bir aile tablosu." Yiğit ile aynı anda Ömer'in başını geriye doğru itmiştik. Okan da kafasına yapıştırmıştı. Bak işte bu mükemmel bir tim tablosu olabilir.

Zehir yanımıza geldi. "Kurtlar tarafından yetiştirilen, Bozkurt tarafından büyütülen bir köpek, vay be!" Ömer'e göz ucuyla bakıp Zehir'e döndüm. "Atıl kurt!" Gülerek kurduğum cümleye Ömer yüzünü buruşturmuştu. "Yiğit ya Ömer gülmüyor." dedim. Yiğit ters ters Ömer'e baktı. "Gülsene lan!" Ömer sahte olduğu apaçık belli bir şekilde gülünce kahkaha attım.

Karargahta işimizi bitirip benim arabaya geçmiştik. "Öykü evde galiba. Revirde yoktu." dedi Okan. "Evet." dedim. Öykü'yü arayıp geldiğim haberini vermiştim. "Anladım." dedi. Özlemiş olmalı. "Sen de gel bizim eve. Bir şey almak için geldiğini söyleriz. Sana boş bir doya veririm eve dönersin." dedim. "Ayıp olmaz mı?" dedi Okan. "Gidip seni seviyorum demediğin için böyle idare edeceğiz." dedim. "Söylemek mi gerekir?" dedi Ömer. "Tabii. Önemli bir detay." dedim. "Buradan yetkililere duyurulur." dedi Ömer. Dikiz aynasından Ömer'e baktım. Göz ucuyla Okan'ı işaret etti.

Arabayı park edip indim. Okan yanıma gelmişti. Gülümsüyordu. Aşk denilen şey gerçekten insanı deli ediyordu. "Seni almaya gelirim." dedi Yiğit. "Tamam." dedim. Yiğit ve Ömer kendi apartmanlarına girdiler. Ben ve Okan da bizim apartmana girdik. Asansör bizim olduğumuz kattaydı. Asansöre girdik. Okan aynadaki yansımasına bakıyordu. "Bana dön." dedim. Söylediğimi yapmıştı. Elimle saçlarını düzelttim. Gülümsedi. "İyi görünüyor muyum?" Elimi Okan'ın kalbinin üzerine koydum. "Burası çok iyi görünüyor." Öykü'yü her gördüğünde heyecanlanıyordu. Umarım bayılmazdı.

Asansör evimin olduğu katta durunca indik. Anahtarım vardı ama kapıyı Öykü'nün açmasını istediğimden zili çaldım. Kısa bir süre sonra kapı açıldı. Öykü gülümseyerek bize baktı. "Hoşgeldiniz." Kollarımı açıp Öykü'nün gelmesini bekledim. Sıkıca sarıldık. "Evine hoşgeldin askercim." dedi. "Hoşbuldum doktorcum." dedim. Zaman geçtikçe birbirimize daha çok benziyorduk. "İyisin değil mi?" Başımı aşağı yukarı sallayıp geri çekildim.

Öykü Okan'a baktı. "Geçsene." Okan nefes alıp verdi. "Rahatsızlık vermeyeyim. Dosya alıp çıkacaktım." dedi Okan. "Ne rahatsızlığı, estağfurullah." Öykü bu kadar kibar mıydı? "Kek ve çay yapmıştım. Beraber yeriz." Okan gülümsedi. Muhtemelen mutfak maceramızı hatırlamış olmalı. "Hem ne o gelir gelmez dosya işleri? Biraz nefes alın. Sizde insansınız." Parti kur oy verelim Öykü başkan. Ben niye kapıda dikiliyorum?

"Hadi Okan gir. Yoksa Öykü beni de eve almayacak." Öykü yeni akıl etmiş gibi mahçup bir şekilde geri çekildi. Okan önce benim geçmemi bekledi. Centilmen adam.

Öykü mutfaktan kek ve çay getirmişti. Okan'ın önüne koyup yanına oturdu. Ben tekli koltuğa oturmuştum. "Ben böyle direkt çay getirdim ama açsanız yemek hazırlayayım." Ben hep açım. "Akşam Albay ile yemeğe gidecekmişiz." dedim. Okan çayından bir yudum aldı. "Sen de gelsene." Okan beyden beklenmedik hareketler. "Çok isterdim ama nöbetim var. Başka zaman biz bize gideriz." Öykü hanım kibarlığıyla bizi şaşırtmaya devam ediyor. Ömer ile takıla takıla ona benzedim ya. Tövbe tövbe.

UMAYTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon