Yirmi Beşinci Bölüm

35.7K 1.4K 127
                                    

Bu bölüm biricik kardeşim Fulya ve anneciğimiz Hülya teyzeye ithaf edilmiştir. Ankara'nın soğuk ve ayazlı havasında içimizi ısıtan biricik Hülya teyzeye, Cam Teras'ı bize tanıtan Mürvet anneanne ve Hasan dedeye de ayrıca teşekkür ederim!

 Ankara'nın soğuk ve ayazlı havasında içimizi ısıtan biricik Hülya teyzeye, Cam Teras'ı bize tanıtan Mürvet anneanne ve Hasan dedeye de ayrıca teşekkür ederim!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




**

Sevmek kolay, âşık olmak kolay, gönül vermek kolay... Sevmeyi öğrenmek ve unutmak zor, âşık olup acı çekmek ve unutmak zor, gönlünü verip geri alamamak ve unutmak zor... Her şey kolay gelirken unutmak zor, ama imkânsız değil. İnsanoğlu 'unutamam' dediği onca şeyi şimdi hatırlamıyor bile. Biraz vurgun, biraz tutkun ve birazda meyilli sevdaya herkes! Yanında biri olsun, sevsin, sarsın da saklasın istiyordu. Sanki kalbi ayazda kalmış gibi üşüyor sevdiği insanın yokluğunda. Can cayır cayır yanıyorken, beden ve benlik buzlu sularda kulaçlar atıyor sanki.

Bir ay... Bir saniye bile önemli iken bir ay geçmişti her şeyin üzerinden. Umut artık o acılı günlerinin kahrını atmıştı kalbinden sanki. Özlem öyle ağırdı ki kalbinde bir yaraydı, vurulmuş bir ceylan gibiydi. Erdener'in gelmesini beklemişti geceler, günlerce. Günler haftalara ulaşmış ve bir ayı devirmişlerdi. Kapının sesi ile kendine geldi ve elindeki ördüğü patiği kenara koyarak ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Usulca kapıyı araladığında karşısında bir aydır her gün konuştuğu Gülşen ablayı görünce gülümsedi.

"İçeriye gelmeyeyim Umut... Benim komşudan oya örneği almam gerekiyor ama Busenaz'ı bırakacak kimse yok. Beş dakikacık baksan olmaz mı?" diye sorduğunda Umut evin içe baktı ve kaşlarını üzgünce aşağı indirdi.

"Ama... Evde kimse yok. Merkeze indiler Gülşen abla..."

"Beş dakika Umut... Valla bırakabileceğim biri olsa bırakırdım da yok işte..."

"Tamam, abla ver bakalım Buse'yi bana..." diyerek usulca kucağına çekti minicik bebeği. Kadın bin bir teşekkür ederek bahçe kapısından çıktığında Umut ahıra doğru başını uzattı ama Hasan dedeyi göremedi. Ava gittiğini söylemişti, şimdiye kadar gelmesi gerekmez miydi? Usulca kapıyı kapatıp içeriye girdi ve kucağındaki minik bebeğe baktı.

"Aman da aman... Buse hanım daha kucağıma gelmeden uyumuşsunuz... Buse'm... Ben yapamadım anneciğim... Kıyamadım bebeğime ama doğru kararı verdim güzelim değil mi? Senin gibi masum bir bebeğim olacak benim de... Demokan dayısı bakacak bize... Duygu yengesinin bebeleri ile kardeşçe büyüyecek... Tabi abim beni affederse olacak tüm bunlar. Dedesi çok sevecek onu... Babasını sorma işte güzellik... Babası görmek istemese de gözüne sokarcasına gezeceğiz ortalıklarda. Süsleneceğiz, püsleneceğiz kıvırtarak önünden geçip, saçlarımı sallayacağız... O da düşüp bayılacak... Kızım olsun benim ya! Kız olsun demi... Arada buraya geliriz, seninle de arkadaş olur..." derin bir nefes aldı. Daha minicik ve uyuyan bir bebeğe anlatabiliyordu gerçekleri. Kendinin bile daha yeni kabullendiği şeyleri sadece bir bebeğe anlatabiliyordu.

SON ŞANS - Son Serisi 2 ve 3-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin