Dördüncü Bölüm

32.3K 1.4K 175
                                    

"Görev rakip takımı tamamen elemek mi, bayrağı ele geçirmek mi, rehineyi teröristlerin elinden kurtarmak mı ya da hayatta kalan son adam olmak mı?" diyen Demokan üzerine üniformasını geçiriyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Görev rakip takımı tamamen elemek mi, bayrağı ele geçirmek mi, rehineyi teröristlerin elinden kurtarmak mı ya da hayatta kalan son adam olmak mı?" diyen Demokan üzerine üniformasını geçiriyordu. Gurur kahkaha atarak cevap verdi.

"Hepsi..."

"Lan sen sus! Hangisi?"

"Rehine Umut olsun, kurtaralım biz onu!" diyen Ermen'di.

"Tamamdır. Erdener ve Uraz benim takımda olsun. Siz dördünüz bir olun..." diyen Demokan sırıtıyordu. Silahları seçerken Ermen gördüğü diğer silahlara baktı.

"Abi olayı abartıp, mayın, minigun, tank, el bombası, gerçek silahların birebir modelleri, ıvırını zıvırını yapmışlar. Madem kaybeden takım ödüyor onlardan da kullanalım..."

"Lan Ermen! Al istediğini lan ben ödeyeceğim! Pinti herif seni!" diyerek ensesine bir tokat attı Demokan.

"Abi... Ben rehine olmak istemiyorum. Sizi vurmak istiyorum."

"Tamam, oyun bitince biz karşına geçeriz hepimize bir el ateş edersin içindeki kini öldürürsün. Hatta bırak onları, sadece bana ateş et sen!"

"Yine nereden açıldı bu konu? Benim sana kinim falan yok!" diye bağırdı Umut. Neden böyle diyordu ki abisi? Sürekli ona karşı kin beslediğini söylüyordu ve artık Umut bu tarz ithamlardan sıkılmıştı.

"Çok konuşma da git onların yanına. Rehine dediğin az sessiz olur!"

"Ama bir kitapta okumuştum..."

"Lan başlatma şimdi kitabına! Yürüsene kızım!" dediğinde ayaklarını yere vurdu Umut. Hırsını alamayıp elindeki silahın dipçiği ile abisini sırtına vurdu ve silahı yere attı. Hakem ses edemiyordu. Demokan'ı tanıyordu adamlar ve bu adama laf anlatmanın ne zor olduğunu, yine kendi bildiğini okuyacağını bildikleri için susuyorlardı. Yağmurlu bir İstanbul günüydü. Kimi zaman çamura bulanarak, kimi zaman bayrağı kaparak, kimi zaman popolarından vurularak, kimi zaman kendilerini Counter Strike oynuyormuş gibi hissederek, kimi zaman da 'ne yapıyorum ben' diye düşünerek, icra ettiği, zevkle oynadığı, silahların içindeki boya tüplerini rakiplerinin herhangi bir yerine değdirmeye çalıştıkları parkurda yağmur, çamur demeden savaşıyorlardı.

Bu nasıl bir oyundu bu? Stres, adrenalin, taktik savaşı, serinkanlılık, siper alıp saklanmalar... Bıraksalar deli gibi her gün oynamak isteyecekleri muazzam atmosferli savaş oyunuydu. Demokan henüz kimseyi vuramamış olmanın sinirinden ağaçlara sıkıyordu mermileri. Cephanesi bittiğinde ek mermi aldı ve yerine geri geçti. Ağaçların arasından mümkün olduğunca az ses çıkartmaya, hatta hiç ses çıkartmamaya çabalayarak, kayarak geçmeye çalışıyordu Demokan. Önüne gelen kayanın etrafını dolaşıp, aşağı doğru süzülürken, aşağıda bekleyen Ermen'i gördü. Fakat o henüz duymadı ve görmüyordu. Dikkatlice nişan aldı. Ve tetiğe bastı. Boyunluk takmadığı için boynundan vurulan Ermen bağırarak elindeki silah ile ateş etmeye başladığında Çınar da ona doğru koştu ve o sırada Demokan bir de ona ateş etti. Ermen'in önüne düştüğünde yanlışlıkla Ermen'i kıçından vurmuştu. Erdener kimseyi umursamayarak sessizce pusuya yatmış ve Umut'u kurtarmayı düşünüyordu. Demokan ve Gurur karşı takımı yere sererken Erdener sevdiği kızı kurtarmıştı. Dört el oynanan oyun sonucunda Demokan ve takımı kazanmıştı. Umut eline aldığı silah ile karşısında dikilen Demokan'ın üzerini rengârenk marker ile donatmıştı. Demokan sırıtarak kardeşini kollarının arasına aldı ve saçlarına bir öpücük bırakıp oyun alanından çıktılar.

SON ŞANS - Son Serisi 2 ve 3-Where stories live. Discover now