35. BÖLÜM: ÇIĞLIK

769 66 11
                                    

Valizleri sokak kapısının önüne bırakan babamın ve onun arkasında sessizce bizi izleyen annemin gözlerindeki endişe elle tutulur cinstendi. İlk defa onlardan bu kadar uzakta ve ayrı bir tatil geçirecektim. En az onların endişesi kadar heyecanlıydım. Çantamı yere bırakıp bana dönen babama sıkıca sarıldım.

"Dikkatli ol, en ufak bir sorunda beni ara."

"Işınlanmak icat edilse aramamı cevaplamadan yanımda bitersin, biliyorum baba." Diye sözlerini tamamlayıp yanağına bol sulu öpücük bıraktım. Böyle öpülmekten nefret ederdi. Ve ben onu hep böyle öperdim. Gülerek geri çekildiğinde gözleri dolan annem onun yerini aldı.

"Anne, yapma. Kendimi evleniyormuşum gibi hissediyorum."

Kollarını, göğüs kafesimle alıp veremediği varmış gibi sıkıca sardı bedenime. "Seni asla evlendirmeyeceğim."

"Söz, turşumu kurmana yardım edeceğim."

Yanaklarımı dört kez öptükten sonra geri çekilip avuçlarını yanaklarıma bastırdı. Balık gibi görünmem bile onu güldürmezken içimden 'başlıyoruz' diye geçirdim.

"Kendine dikkat edeceksin, öğün kaçırmayacaksın, en ufak birşeyde... Bekle! Birşey olmasına gerek yok, her gün iki kere beni arayacaksın, anlaştık mı?"

"Anne emin ol şuan kendimi tatile gidiyormuş gibi hissetmiyorum."

"Söz ver Iraz!" Sert sesi ile bu sözden kaçışım olmadığını anlamış oldum.

"Kendime dikkat edeceğime, öğün kaçırmayacağıma ve günde iki kez seni arayacağıma söz veriyorum."

Sonunda ellerini üzerimden çekip babamın yanına gerilediğinde derin bir nefes aldım. Sokak kapısını açtığımda arabasına yaslanmış bizi bekleyen Eymen ile göz göze geldim. Gülümseyerek kapının önüne ittirdiğim valizleri almak için doğrulup yaklaşmaya başladı. Valizleri eline alıp başını kaldırdı.

O anda söyleyeceği sözler ile aralanan dudakları geri kapandı. Yüzü, hatta tüm vücudu dondu. Gözlerinde anlayamadığım bir şüphe, çözemediğim bir ifade yer edinmişti. Kaşları kendini hatırlamaya zorluyormuş gibi çatıldığın da arkamı dönüp neye baktığında baktım.

Anneme bakıyordu.

Annemde onun gibi donup kalmıştı. Gözlerinde ki... Korku muydu?

Yeniden Eymen'e döndüm. Başını hafifçe iki yana sallayıp yeniden gülümsedi. "Kızlara iyi bakacağım, endişe etmeyin efendim."

"Kötü birşey olduğu takdirde haber verin," konuşan babamdı. Annem hala o transdan çıkamamış gibiydi.

"İyi günler efendim," deyip valizleri arabaya taşıyan Eymen ile Eylül'de evden çıktı. Son kez anneme baktım. Gözlerini bana çevirdiğinde kaşlarımı istemsizce kaldırdım. Zorlama bir gülümseme ile el sallayınca onunki gibi karşılık vererek kapıyı örttüm.
💫💫💫💫

Dört saatlik yolculuk oldukça sessiz geçmekteydi. İlk on dakikasında Eylül uyuyakalmış, Eymen ise düşüncelere gömülmüştü. Ancak bu düşüncelerin olumlu şeyler olmadığını yüzündeki katı ifadeden analayabiliyordum. Sessizlikten yorulduğumda başımı cama yasladım.

Akıp giden yol beni takip edemediğim hayallerin peşinde sürüklerken radyodan zorlukla duyulan hafif bir müzik beni uykuya ikna ediyordu. Yarılanan gözlerim ile tüm sesler başka bir boyutta kalmış kendimi uykuya teslim etmiştim.

Hafif bir sarsılmayla gözlerimi açtığımda kendimi Eymen'in kucağında buldum. Beni bir yere taşıyordu. Bakışlarımı ondan ayırıp  etrafa baktım. Her yer bembeyazdı. Yeni doğan güneşin altında kristalleşen karların ve ağaçların altında kalan tahta ev anlattığından daha lükstü. Zemin katla birlikte üç katlıydı ve her katta tatlı iki balkon vardı. Hoş bir şekilde süslenmiş verandasında köşem bir koltuk ve tahta bir masa vardı. Diğer taraftaki sallanan koltuklar yan yana konulmuştu. Aşırı nostaljik ve romantik görünüyordu. Tüm tatili burada geçireceğimi hatırlayıp daha çok sevinirken Eymen'in kucağında hafif doğruldum.

DENİZ KABUĞU Where stories live. Discover now