14. BÖLÜM: BEYHUDE TAHAYYÜL

949 83 2
                                    

Herkese merhaba. Bir günde iki bölüm atarak niyetimden ipucu versemde söylemekten geri durmayacağım. Artık daha sık bölüm atmaya karar verdim. Tabii günde iki bölüm atmaktan bahsetmiyorum. Tam olarak üç günde bir falan... Bölümler gittikçe daha uzun olacak. Ama yine de bu konuda söz vermek istemiyorum. Okullar başladı ve bu beni zorlar mı, bilmiyorum. Yani uzun lafın kısası, elimden geleni yapacağım.

Keyifli okumalar!😇

🌊🌊🌊🌊🌊🌊🌊🌊

Kimya laboratuvarındaydık. Muhtemelen otuzlarının ortasında olan, anlamaya çalıştığım ama çokta başarılı olamadığım bir dilde konuşan kimya hocasının görüntüsü bulanıklaşırken başım sıraya düşmek üzereydi.

Kolum dürtüklendiğinde dönüp baktım. Eylül kızgın gözlerini dikmiş bana bakıyordu.

"Uyuma sakın!" diye uyardığında kaşlarımı çattım.

Bu çok zordu!

Saate baktığımda daha dersin ortasına bile gelmediğimizi fark ettim.Yüzümü buruşturup, ağlamamak için kendimi zor tuttum.

Bu bitmeyen dersin çekilmez bir diğer yanı ise, 'U' şeklinde dizilmiş sıraların hemen karşı tarafında onun, Eymen'in, oturmasıydı.

Uykumun açılması için önümde duran kitabı inceledim. Karşıma çıkan çoğu şey hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bunları sınava bir kaç gün kala öğrenen öğrencilerdendim ben. Öyle olmayanlara öğrenci denir miydi, onu da bilmiyordum.

"Hiçbir şey anlamıyorsun değil mi?" diye sordu sessizce Eylül.

"Öyle." diye fısıldadığımda güldü.

"Neyse ki yanına bir kimyager olacak potansiyelde arkadaşın var." diye böbürlendiğinde ben de güldüm.

O sırada sessiz sınıfta çok dikkat çekmiş olacağız ki kimya hocası bize dönüp, inceltmeye çalıştığı gür sesiyle söylendi.

"Bizimle paylaşmak istediğiniz şeyler var mı kızlar?" tehditvari sesi bize, susmazsak sınıftan atılacağımızı en ince ayrıntısıyla anlatıyor gibiydi. Cidden hocalar istedikleri zaman çok korkunç olabiliyordu.

Tüm sınıf bize döndüğünde, her iyi niyetli arkadaşın yaptığı gibi topu Eylül'e attım.

Bana öfkeyle bakıp hocaya döndüğünde gülmemek için kendimi tuttum.

"Evet hocam var. Şeyi soracaktım..." ve anlamadığım bir kaç kelimeden oluşan soru kalıbı...

Hoca Eylül'ün dersle ilgilendiğini barizce anlatan sorusunu duyunca gülümseyerek sorusuna cevap verdi.

Yarım saat geçmiştir diye umarak saate döndüğümde daha on dakikanın bile geçmediğini görünce oflayarak başımı sıraya vurdum.

Eylül hareketimin üzerine gülmemek için kendini tutarken kıpkırmızı kesilmişti. Bense acıyan alnımı okşayıp dolan gözlerimden zorla bir kaç yaş akıttım.

Sonraysa başımı koyup uyumaya karar verdim. Hocanın uyuduğumu farketmemesi için diğer tarafa döndüğümde beni izleyen onunla göz göze geldim.

Gözlerinde hem keyifli bir gülümseme, hem de pişman bir bakış vardı. Ne kadar geç olsa da pişman olmasını görmek, aslında sadist olmadığını bilmek bir nevi rahatlatmıştı.

Elinde çevirdiği kalemin sıraya vurarak çıkardığı sese karışan uğultu geride kalırken gözlerim onun gözlerinde uykuya daldım. Son gördüğümse dudaklarında oluşan, gerçekten şevkatli gülümsemeydi.
🐚🐚🐚🐚🐚

"Bu gün buluşacağız değil mi?"

Sorusunun üzerine başımı yemeğimden kaldırıp Eylül'e döndüm.

"Şey, dün annemle konuştum biraz. Seninle tanışmayı çok istiyor." diye mırıldandığımda gözlerine mutluluğun ışıltısı serpilmişti.

"Gerçekten mi? Benden mi bahsettin?"

"Evet. Ben seviyorsam kendisininde seveceğini düşünüyor."

"Yani beni evine mi davet ediyorsun?" dediğinde güldüm.

"Onun gibi birşey." dediğimde o da güldü.

"Öyleyse okuldan sonra eve uğrar, üzerime çeki düzen verip gelirim." dediğinde başımla onayladım.

O yemeğine dönerken ben de üzerimdeki bakışların ağırlığını unutmaya çalıştım, ama nafileydi. O denli yoğun bakıyordu ki, rahatsız olmaya başlamıştım.

Dayanamayıp çatalımı tepsimin kenarına sesli bir şekilde çarparak bıraktım ve direk ona baktım.

Hissettiğim gibi gözleri bendeydi.

Tek kaşımı kaldırdığımda omuzlarını silkerek muzlu sütünden içmeye devam etti.

"Neler oluyor?" diye soran Eylül'e döndüm. O da ona bakıyordu.

"Bilmiyorum. Sürekli gözleri üzerimde. Artık rahatsız olmaya başladım." diye tıslarken bakışlarını bana çevirdi.

"Muhtemelen yaptığı şeyden dolayı suçluluk hissediyor."

Olabilir miydi?

Pişmanlık tamam da ya suçluluk? Başımı iki yana sallayıp yemeğime geri döndüm.
🐚🐚🐚🐚

Eylül ile sekizde eve geleceği sözünü ettikten sonra ayrıldık. Tabii kide evden önce sahile gitmiştim.

Salıncağa otururken onun boşluğunda esen rüzgar içimi üşütmüştü. Sanki beş gündür değil de beş aydır yok gibiydi.

Yokluğu o denli ağır geliyordu ki...

İleri geri sallandığım salıncaktan dalgaları izlerken gözlerimi kapatıp o yanımdaymış gibi hayal etmeye çalıştım ama yanımdaki boşlukta çıkan fırtına sanki bu düşümü silip süpürüyordu.

Oflayarak başımı geri attığımda Eylül'ü gördüm. Az kalsın arka üstü düşüyordum.

"Yakalandın!" deyip yanımdaki salıncağa oturdu.

"Erken gelmedin mi?" diye sorduğumda bana dönüp sinsi sinsi gülümsedi.

"Hiç gitmedim ki. " kaşlarımı kaldırıp baktığımda salıncağa yan oturdu.

"Şu son zamanlarda sana ne olduğunu öğrenmeye geldim."

"Bir şeyim y-"

"Sakın o cümleyi tamamlama. Sen de biliyorsun son zamanlarda bir şeyin olduğunu."

Ona baktım. "Çok mu belli?"

"Öyle. Hadi anlat bana, ne olduğunu?"

Derin bir nefes çekip onunla ilk karşılaştığımdan bu yana neler olduğunu anlattım. Kimi zaman bir kaç günün ardından gerçekten güldüğümü hissettim, kimi zamansa gözlerim doldu.

"Ama artık gelmiyor. Ne olduğunu bilmiyorum Eylül. Neden gelmediğini bilmiyorum."

"Bak beni yanlış anlama ama bence tanımadığın birine kendini bu kadar kaptırman yanlış. Bir yerlere gitmiş olabilir. Ya da burada yaşamıyor bile olabilir. Yani demek istediğim, kendini bu kadar çok üzeceğine değecek biri olup olmadığını bile bilmiyorken her gün buraya gelmen yanlış."

Dediklerine şiddetle katılmıyordum. Belki onun kim olduğunu bilmiyordum ama üzüntüme değecek biri olduğunu biliyordum. Nasıl olduğunu bilmiyordum ama biliyordum işte.

Söylediklerine onu kırmaktan korkarak cevap vermeyi reddettim ve salıncaktan kalktım.

"Annem bizi bekliyordur." dediğimde o da kalkıp peşime takıldı.

⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐
DENİZ KABUĞU ~ Zehra Sağır

18.05.2018

DENİZ KABUĞU Where stories live. Discover now